Yoklama defterinde kaçakçıların kaçın kurası olduğu belirtilmemiş muhtarın mahkemesi düşmüş ve bir oyun oynanmış ne roma mahkemesi ne roman kahramanı fırsatçının ifritiyle baş edemedi sayılsın bakalım çaprazda kalan yıkıntılar elde avuçta yokuşta kışta bir aydede sapağında sıkıntılar bitmez göçüp gitmiş darmadağın edilmiş çünkü göçmen kuşlar göçlerle uğraştılar sonsuza değin geçmiş günlerimize ay dökülüyor kar toplanıyor varsın uykular kırılsın camlar puslu şişeler sakindir karda korunmuş rakılar bizden yanadır paspasa izi düşmüş aspasyaların oyun bozanların her gün bağırarak geçen günlerinde kurnazlığın kurna taşındaki izdüşümüne mi bakmak lazım fırtınaların uğrak yerinde hep yalnız kalmışlığın acısıyla savrulmak vardır sabırsızlığın bahçelerinde gezin dur kış uzasın nasıl istersen nefesime dokunursan iki elim yakandadır unutma onlar kaçın kurası olurlarsa olsunlar kiracılar değil kira parası lazım kardeşim kapatılan kapıları aç tekrar çerçinin ucuz mendilleri ilk yıkanışta can çekişir duruma gelse de çıngırak sesiyle uyanıp alarma geçen gene onlardır rafların gölgesine gizlenmekten geri kalmazlar sağlam insanlar sağlaması yapılanlardır çalanlar alçalsa da sömürüler ne kadar kan çekiyor bilinmez durduysa damarın damara yakınlaşması ve susutuysa kasaların kabaran sesi yenilir yutulurun sınırları aşılmıştır uzun kravatlılar rafların gölgesine gizlenerek vakit geçiriyorlar nasıl olur da büyük kurnazlık tahta raflara muhtaç kalır onların uçurumlarına başkalarının dağlarından külçeler düşüyor fakat aldırmıyorlar yani bir kurnazlıktır gidiyor ve pencerenin perdeleri kısalıyor sesime karşılık veren bir aşkın hazırlık safhasıdır ve yaşananlar gecelerin körlüğü sayesindedir güya yoksul politikacılar misafirliğin dördüncü gününü yaşıyorlar oysa başkasının dünyasına dokunmadan ve başlayan bir aşkı zedelemeden çerçinin mendiline ulaşmalıdır insan yoksa bir ses kendiliğinden nasıl coşabilir geberen saatlerde kapanan kapıları hangi politikacı diriltebilir dağların sesine aşık olmadan vadilerin nesine gelinebilir nefes icap ediyorsa verilmelidir bir parça mendille coşmak için kabaran bir tarihle uyanmak lazım sarpa sarmış bir kuşun eti yenmemeli çerçilerin çıngırağa aşkı vardır çıkarcı aç yatamaz peynir ekmek yiyemez kurnazlık kurna taşı sahil kasabası bağrı yanası fırtınaların uğrak yerinde yalnız kalmışlığın acısı vardır sabırsızlığın bahçelerinde gezin dur kısım kısım içimize dökülen acının yakıcısı bir mendil ve bir seferberlik türküsüdür bir bez parçasıdır fakat büyük vedalara dayanır yemeni dersin ardından Yemen çıkar ve kahve gelir uzaklardan bilmem kaçın kurası kaçakçıların sesi de kendisi de gereksizdir bu memlekette yoksuldan gölge vardır beyaz ekmekte al şu mendili sende sende kalsın bir şarkıdır dersin ardından bir göç çıkar mendiller sallanır gözyaşı dökülür yemenimin uçları çıkamam yokuşları.
Hüdai ÜlkerKayıt Tarihi : 29.2.2024 15:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!