Ah İstanbulum,
Seni her düşündüğümde
Sürüklenir, kapılır giderim heyecanlı girdabına
Başım döner, soluğum kesilir
Alır beni benden yedi tepenin esrarı.
Kara kirli soluksuz havanla yıkanırım
Gün boyu gezinirken caddelerinde
Gizemli tepelerden serinlik üfüren
Coşkulu yaprağın hışırtısındaki hüznün
Derin iniltisini duyarken
Doyumsuz ferahlık doluyor iliklerime
Yemyeşil Beykoz sırtlarından.
Köprülerinden
Her gün araç seli yağar karşılara
Uygarlık denilen gökdelenler arasından geçerken
Kaybolurum tarihin egzotik derinliğinde
Görülebilir mi bu ihtişam
Bizden ötelerde bir yerlerde?
Birkaç dakikada zaman tünelinden
Kıtaları bir çırpıda aşmanın coşkulu hazzı var
Ardımda bıraktığım gözü yaşlı kara parçası
Hüzün ekip sancılı nağmeler bırakıyor
Dönüşümü bekleyen sokak aralarına
Gürül gürül akıyor zamandan sayfalar
Boğazın nazlı gerdanlığından.
Ada yazındaki yalnız gecelerdeyim
Uzak şehrin yorgun kıpırtıları
Uykulu, mahmur pırıltılarla öpüşüyor gözlerimde
Işıktan şövalyeler raks edip
Oynaşıyorlar, karanlıktaki korku bulutlarıyla
Nasıl anlatmalı?
Semadaki gergefin denizdeki muhteşem şavkını
Keskin çam kokuları karşılarken iyotlu dalgaları
Motorun patlak sesiyle yarışıyor
İnatçı, muzip kahkahalarım.
Gecenin lacivert salınmalarını
Bembeyaz hırsıyla yarıyor son ada vapuru
İskelede rengârenk izdiham
İtişip savruluyor telaşlı kalabalık
Hepsinin isteği, bir an önce balkona uzanmak
Son güçle savaşıyor cengâver, gün yorgunu bedenler.
Uyuşuk dalgalar,
Ağır, bezgin ve adeta kararsız
Zorlukla yol buluyor devasa tekneler arasından.
Boğazın daralıp sıkıştığı boğumlardayım
Anlaşılmaz sessizlik sinmiş korkulu yamaçlara
Balıkçının,
Çökmüş avurtlarıyla yercesine soğurup
Öfkeyle savurduğu sigaranın dumanından
Helezonlarla karanlığa karışıyor umutlar
Kırıp plaktan dökülen yanık nağmeler
Fon veriyor titrek fenerlere
Balıklar ağlaşıyor ölümle son danslarında
Çâresiz,
Güçsüz sıçramalar titretirken yırtık ağları.
Kıyıda karaltılı hüzün köşesindeyim
Gelip geçen teknelere küskün
Kalafata çekilmiş boynu bükük mavnalar
Kumsalda, salaş barakada önündeki taburelerde
Kaçınılmaz kaderin yorgun bakışları var
İniltili umutsuzluk haykırıyor kasvetli karanlığa
Tenekede çıtırdayan sancılı alevden.
İşte yine, dalıp gittim farkında olmadan
Uçsuz bucaksız okyanusuna Ey İstanbul!
Gücüm kuvvetim kesiliyor seyrederken
Asırlardır tarihle baş etmiş sonsuzluk deryam
Anlatılmaz hazlarla bezenmiş lâlezarım
Ne sen doyabildin benimle oynaşmaya
Ne de ben becerebildim
Azametli ihtişamınla yarışmayı.
Uyut beni sevdalı yüreğinde
Başıboş bırakma doyumsuz nazarlarımı
Ömrüm tükense de doyamam güzelliğine
Sar gizeminle, sinende sonlansın hasretim
Boynu bükük bırakılan ihtişamına yanıyor yüreğim
Sayısız minarelerinden
Nidalarla göğe yükselen içerimdeki ateşi söndür
Al beni kollarına!
Çamlıca’dan Hisarüstü’ne, Aşiyan’dan Anadoluhisarı’na
Sarayburnu’ndan Kız Kulesi’ne uzanan hüznümle
Al beni kollarına, ey İstanbul!
(25.07.2006)
Burhanettin AkdağKayıt Tarihi : 10.8.2006 14:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Zaman zaman hafta sonlarında gezintiye çıktığım gizemli İstanbul'umu tarif etmek ve taçlandırmak istedim naçizane şiirimle. Yine de sayısız meşhur İstanbul şairlerinin anlatımlarıyla muhteşem eserler verdiği İstanbul'u anlatabildiğime inanmıyorum. Anlatılmaz, yaşanır demek daha doğru olur sanırım.
![Burhanettin Akdağ](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/08/10/al-beni-kollarina-ey-istanbul-2.jpg)
şiir sayfalarında istanbulu anlatan şiir varsa gözüm diğer şiirleri görmüyor ne yapabilirim.... ;)
en zayıf noktam canım istanbulum......
saygılarımla
TÜM YORUMLAR (27)