Hava morlaşmakta yavaşça, alacakaranlık çökmekte gözlere.
Batan güneş sakin denizi usulca somon rengine döndürmekte.
Taş bir ev, güzel mi güzel, denizin yanı başında asra direnmiş;
Biraz eskimiş, yıpranmış olsa da dimdik ayakta, hala çökmemiş.
Çıkma balkonda yüzünü birbirine dönmüş iki tahta sandalye:
Çivit mavisi boyalar eskitme değil, eskimiş kendi kendine.
Aralarında aynı renkte, küçük, kısa bir tabure; dört ayaklı.
Üstüne konmayı bekliyor zarların şakırdayacağı tavlayı.
Belki az önce birer kadeh şarap, belki de kahve içmiş kişiler,
Muhtemelen bu evin sahipleri, her halde şimdi içerideler.
Hafif bir meltemin oynattığı tül perdenin arkasında saklılar.
Belki rahat bir kanepede, belki de bir yatakta dinlenmekteler.
Bir başka ev; o da taştan... Karşı kıyı İstanköy ya da Kos adası.
Girişteki basamakta oturuyor bir adam, ve onun karısı.
Yüzlerinde yılların biriktirdiği kırışıklıklar somurtuyor.
Şimdiyse dudakları bükük; taze, başka acılarla kıvrılıyor.
Ne mutlulukla bakmışlardı önlerindeki denize önceleri.
Ancak en son acılar her zaman siliyor ruhlardan eski neşeyi.
Karşılarındaki çocuk mezarı deniz hareketsiz, sanki masum.
Olanları biliyor derme çatma iskele ile sahildeki kum.
Az ötede denizi yalıyan çay bahçesi; temiz, düzenli, sessiz...
İki kedi yavrusu kaldırıyor bir köpeği yerinden sebepsiz.
Bu yumuşak Ekim günü, artık bu seneki yaz mevsiminin sonu.
Çıkarken yokuştan yukarıya, arkada kalıyor Akyarlar Koyu.
(Ekim 2015, Bodrum)
Murat FarzKayıt Tarihi : 6.10.2015 16:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!