Bir torun
Bir dede
El ele
Güneşin doğduğu tepelerde
Torun
Heyecanla soruyor
Hani bizim köyümüz
Hani nerde
Göster göster artık sende…
Dede
Gözleri buğulu, hüzünlü
Şöyle bir iç çekiyor
Uzun yılar ötesinde kalan
Anılarına gidiyor
Yüreğinde buruk bir acı
Sol böğründe bir sancı
Boğazında düğüm düğüm hıçkırık
Gözleri ağlamaklı
Öylece kalıyor
Sonra
Demir canavarlarca
Karnı deşilmiş
Yüzü
Çizgi çizgi bozulmuş
Çocukluğundaki
Köyünün yamaçlarını hatırlıyor
O an
O günleri yaşıyor.
Dedenin çehresinde
Köyünün yamaçları gibi
Sıra sıra
Derin çizgileri
Daha da derinleşiyor
Parmağı ile
Karşı tepeleri göterip
Eyy torunum diyor
Biliyormusun
Köyümüz işte oradaydı
Suların yuttuğu yerde
Orada
Benek benek Pullu alabalıklar vardı
Tüyleri Nokta nokta dokulu vaşaklar yaşardı
Suyu buz gibi soğuk
Akan dereleri
Arada sırada taşardı.
Ahşap cumbalı
Çinko çatılı evlerinde
Bazen
Yangınlar çıkardı
Hurra
Köylü hep orada
Yangını söndürmek için
Kovalarla
Acelece
Sular taşınırdı.
Senin yaşındaki çocuklar
Korkudan
Oraya buraya kaçışırdı…
Kışları
Bir gürültüyle
Tepelerden çığ yürür
Evleri önünde taşırdı
Olsun
Biz yine de mutluyduk
Bu mutluluğumuzu gören
Herkes şaşardı…
Sabahları
Tepelerde
Çengel boynuzlu dağ keçisinin
Haşmetli duruşlarıyla
Acı acı çıkardığı
Çoruhun derin vadisinde yankılanan
Sesleriyle uyanırdık…
Boz ayıların
Arı kovanlarımızı
Çalıp ormana kaçarken
Yamaçlardan nasıl yuvarlandığını görür
Kahkahalarımızı tutamazdık…
Çaşur toplamaya giderken
Gaak gaak gubalak
Ötüşleri arasında
Pıır diye uçuşan
Kınalı kekliklerin çıkardığı
Akustik sesleriyle
Yaban hayatını yaşar
Vahşi hayatla çoşardık…
Bazen
Aksu çayı kenarında oturur
Su samurlarının
Telaşlı halleriyle
Yuvalarını örüşlerine bakardık…
Derken
Çalılar arasından
Homurtularını duyduğumuz
Domuzların korkusundan
Arkaya bakmadan kaçardık…
Çeşit çeşit
Çiçekler cümbüşünde uçuşan
Çeşit çeşit kelebeklerin
Kanatlarına vuran
Güneş ışıklarının
Yansımaları kamaştırırdı gözlerimizi…
Dut ağaçlarından
Yapraklar koparır
İpek böceklerine götürürdük
Çıtır çıtır yesinler
İpekten dokudukları
Kar beyazı iplikleri
Metrelerce örsünler diye…
İspirden
Yusufeline doğru
Bir hışımla akardı
Adım başı asma köprülü
Hırçın Çoruhu…
Aksu köyünün
Tüm meyve
Sebzeleri bulunurdu çevresinde
Bahçelerde
Gizlice buluşurdu sevdalılar
Masumca eleri ellerinde.
Yeminler ederlerdi
Birbirleriyle evleneceklerine
Kalpleri
Duracak gibi hızla çarpardı
Birileri görecek diye…
Arada sırada
Çoruhun azgın akan suyunda
Raftingciler geçerdi
Sağa sola savrulan botları
Kürekleriyle…
Eyy torunum
Bir gün
Demirden Azrailler çıkageldi ansızın
Çoruhun özgürlüğüne
Kademe kademe prangalar vurdu
Acıması yoktu vicdansızın…
Em taa şurada
Gelin kayası vardı
Üzgün mü üzgün
Sesi de çıkmazdı
Çünkü
Sevmediği birine verilmiş
O da yolda giderken
Allaha yalvarmış
Beni taş eyle yarab demişti
Anında
Taş kesilmişti
Onu da çoktan kaybettik
Başımız sağ olsun
O da sulara gömüldü
Aşkına kavuşmak üzere
Kendi sessizliğinde
Sessizce öldü…
Ya
Köyümüz, tarihimiz, yaban hayatımız
Tarlamız, ormanımız, bahçemiz, ağacımız
Kültürümüz, çiçeklerimiz, kelebeklerimiz
Yavuklumuzla gizlice buluştuğumuz
Yerler
Onlar nerede
Ne oldu
Tarihin derinliği gibi
Derin sularda boğuldu…
Göç ettik göç
Oraya buraya
Bizim yerimiz yurdumuz
Kalmamıştı artık buralarda
Veda etti herkes
Nazlı gelin Aksuya…
Eyy torunum
Aksu köyü
Anlatılmaz yaşanır.
Bunları
Başkaları bilmez
Bu köyden çıktı
Dünyanın en iyi fırıncıları.
Ömür tazelerdi
Yedi gölleri yaylaları
Görüyorsun ya
Güya
Kamu yararı
Kurmuşlar barajları
Hidro elektirik santralleri
Katletmişler buraları…
Otuz yedi
Baraj ve santral
Yetmiyormuş gibi
Aksu köyümü de koydular
Sıradan dördüncüleri…
Kime gittikse torumun
Olmadı.
Bakmadı yüzümüze
Bakanları
Başbakanları
Cumhurbaşkanları.
Durduramadık bu katliamları…
Daha ne diyebilirdi ki dede
Üzgündü
Gözlerinde yaş
Torununun elinden tuttu
Torunu görememişti köyünü
Onunda gözleri buğulu
Arkalarına bir daha dönüp bakmadan
Dede torun
Anıları geride bırakıp
Yürüdü yürüdü…
Tarihin derinliklerine terk ettiler
Benekli Alabalığı, vahşi Kediyi
Ne güzel de anlattın Erdal
Sözde koruma altına alınmış
Bu kanyonu
Bu vadiyi
Erdal YILMAZ -15.08.2009- Kayseri.
Erdal YılmazKayıt Tarihi : 14.8.2009 23:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Aksu Köyü, Erzurum İlinin İspir İlçesine bağlı bir köydür. Bu köyün bulunduğu vadide 9 adet köy bulunmaktadır ve Doğu Karadeniz Dağlarının tepesinde bu Köylerin sınırları içinde bulunan Dünyaca meşhur ve bir doğa harikası olan Yedi göller bulunmaktadır. Şimdilerde oralar, Hidro elektirik üretilmek üzere baraj suları altında kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Aksu köyü vadisinde yaşanan Çevre katliamına karşı Oraları 35 yıl öndesinden gayet iyi tanıyan bir Yozgatlı olarak ben de aşağıdaki şiirimle protesto hareketine katılıyorum… Konuyu daha iyi anlamak ve şiirin anlam bütünlüğünü sağlayabilmek için tamamını okumanızda fayda var diyorum… Değerli Aksu Köylülerinin bu haklı ve saygın mücadelesinde başarılar elde etmelerini Allahtan temenni ediyorum… Ayrıca Çoruh vadisinin Çevre açısından Kamu yararının daha üstlerde olduğunu düşünüyorum, çünkü, Çoruh üzerinde 10 adet baraj ve hidroelektrik santrali planlanmış iken yan kollarındaki dere ve çaylarla beraber bu miktar 37 adettir. Bu kadar miktar içerisinde, Dördüncü basamakta planlanmış olan Aksu yedi göller hidroelektrik santralinin de projeden çıkarılmasıyla hiçbir eksiklik olmayacaktır, Bilakis, Orada Vahşi hayat ve doğa koruma altına alınmış bulunduğundan getirisi daha çok olacak ve kamu yararı bakımından da daha fayda sağlayacaktır.. Saygılarımla Erdal Yılmaz..
Zaten nereye hidro elektirik santralı kurdularsa orada çevreyi katlettiler.Aksu köylülerin mevlam yar ve yardımcıları olsun.Bu haklı haykırışlarını sonuna kadar destekliyorum.Sanada bu güzel davranışın için şahsım adına çok teşekkürler değerli gönül dostum.
Allaha emanet olunuz saygılar benden ümüt güngör
TÜM YORUMLAR (2)