Sokak lambaları birer birer sönerken,
İçimde siyahı taşıyan bir akşam büyüyor.
Senin yokluğun çöker içimin en ıssız yerine,
Belli belirsiz bir sızı olur,
Kentin gürültüsüne karışır adın.
Bir sigara yakmış gibi; dumanı dalga dalga
Yükselirken ciğerimden,
Saçların gelir aklıma,
Rüzgârın bile kıyamadığı bir güzellik.
Öylece kalakaldım sonra,
Bir adamın bir kadını unutamayışı kadar
Sıradan ama bir o kadar derin.
Galiba sen gidince
Yalnızlığı bile ikiye böldüm ben:
Biri sensizliğin keskin tarafı,
Diğeri seni hatırlamanın ağır cezası.
Şimdi her sokakta adımının gölgesi geziniyor,
Her köşe başında gözlerin suskun bir pusu kuruyor.
Gelmeyeceğini biliyorum elbet,
Ama şehir hâlâ senin kokunu saklıyor.
Çünkü insan,
En çok bırakamadıklarını
Sözde unutur;
Gerçekte ise her adımda yeniden arar.
Sen ki,
Akşamüstünün maviye dokunan hüznüydün içimde;
Bir bardak çayın buğusunda eriyen sesim,
Şehrin karanlık gölgesine sinmiş sessiz ihtilalimdin.
Beni böyle yarım bıraktın ama
Bilesin, sana kırgın değilim;
Kırgınlık dediğin de tamlık ister,
Bende kalan her şey hâlâ senden.
Belki bir gün
Aynı gökyüzünün ağırlığı altında,
Aynı rüzgârın yanlışlıkla birbirine sürüklediği
İki yalnızlık oluruz,
Kim bilir.
Ama şunu bil;
Ben seni,
Bu kentin unutmaya direnen bütün aşklarından
Artakalan bir sessizlikle
Hâlâ içimden severim.
Kayıt Tarihi : 16.11.2025 15:58:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!