bir derin mısra gibi çektim içime göçleri
azı-çoğu yok burukluğun mevsiminden başka
anıları çoğaltanı yok biliyorsun artık savaşın
kanıtsanmış bir hülya tomurcuğu yaşıyor her zincirli gerdan
her dudakta sarmaşık zehri karşılıyor geceleri ve ötesini
yeter artık bir yolda da yalnız bırak beni
yalnız yaşat sen biraz da içinde çoraklaşan harşeyi
ama herşeyi...
benim akşamlarım oldu, suskun, asude
bunların hiçbirinde yoktu gözlerindeki derinlik resmi
hiç birine sarılmadım arkada kalmış çoğrafya gibi
hiç biriyle barınmadım kaçak aşkın
hiçbiriyle...
ah ezeller kızılığındaki gelincik, yuvam, saltanatım
köşelerde uyuttuğum sokak kedim,
bağrına basmadım, ihanet sokmadım yurduna
bir bakışın arkasından anlamadım bunun son olduğunu
ben aşkı son bakışa saklamadım ama
saklamadım ama düğümler attığım halatları
yontulmuş limanların kabartma duldalığına
hiç ama...
sen olmayınca gün batımı yarenliklerim,
soyulmuş deniz kabuklarım, aşınmış ayakkabılarım
bulunmaz gönül hoşluğu içinde hür tutulan bu yüreğim vardı.
sen o zaman da yoktun, şimdi de yoksun!
ya neden, yakılmış bir şehir, kapanmış bir kuyu,
delinmiş bir gökyüzü var üzerimde,
ya naden imkasızı denemiş durmuş
bir kırılganlık içindeyim şimdi.
17 Nisan '02
Ethem VayvaylıKayıt Tarihi : 17.4.2002 18:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!