Dengesiz söylemler vardır
İnsanı deli edercesine şaşırtır
Nizamı kaybolmuş kayıptır
Söyleneni duyabilir miyim?
Aklım, kalbim ve de inancım
Dine inanır ama yok eylemim
Eni konu düşünmek lazım
Cemi cümle toplansa aklım
El aman verir mi? Şaşkın
Vicdan işi der dine, bitirir
İyilik, kötülük hak getirir
Cebi delik doymak mı bilir?
Düzeni bozuk hukuk mu bilir?
Adil mi, zalim mi, kim bilir?
Neden deme din vicdan işidir
İnsan şaşıyor değil mi bu öze?
Şapşal olmak lazım düşünceye
İkilem var mı hiç inanç işinde?
Düzen kurulur hayata çıkarda
Egemenlik heves ve arzularda
Görüntü din dışı yaşamlarda
İnancı kalpte çıkmaz dışarıya
Lakırdı “elhamdülillah”lar da
Akıl, inanç eylem eşitsizliğinde
Yalan,riyakarlık çelişkilerinde
Nifak olduğunu alem bilmekte
Iskalanan dinin gerçeklerinde
Zaman ne söylediğini bilir mi?
Akıl çelişkilerini giderir mi?
Mahkemesi var bilirsin inancın
Adaleti kurulur dünya yaşamının
Nidası inancın içindedir, mizanın
Dünya biter açılır dünya kitabın
Artık ne der hesabında vicdanın?
Ya Rab yaşarken unuttum seni
Allah dedim kalbime gömdüm seni
Şatafatlı hayatımda sildim seni
Aklımla kurdum yaşam gerçeğimi
Müslümanlığım atalarımın dini
Atamadım, satamadım kabullerimi
Kabuğum başka içim başka halimi
Tartıp ölçsen ne çakar bilir misin?
Ipıssız ortada yalnız kalır mısın?
Rabbin katında haklı çıkar mısın?
08.03.2008 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 8.3.2008 09:10:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Din sadece vicdan işi değil aynı zamanda yaşamaktır. “Din vicdan işidir” özünü üretmenin iki anlamı olabilir.. Birincisi, herkes dinini seçmek ve yaşamakta özgürdür. Kimse bir başkasının vicdanı üzerinde hakimiyet kuramaz. İkincisi, din soyut bir kavramdır insanların vicdanında oluşur. Ancak soyut kavramların hayata yansıması somutlaşması olmaz. Vicdanda soyut gelişen kavramlar ayrıdır. Hayatta gerçekleşen somut kavramlar ayrıdır. Birinci tanıma yaklaşıma söz söylemek düşmez. Zira hiçbir insanın diğer insanı etkilemesi, üzerinde egemenlik kurması, yani “kula kulluğa çağırması” doğru değildir. O nedenle bu yaklaşım alkışlanır. İkinci tanıma ve yaklaşıma gelince aynı şeyi söylemek zordur. Kanımca ikinci yaklaşım, yani vicdanın temizliğine inanıp, düşünce ve yaşamın kirlenebileceğine, aralarında farklılık olabileceğine inanmak. Veya düşünce ve yaşamda olumsuzluklar olduğunda, benim kalbimde hiçbir kötülük yoktu. Vicdanım tertemizdir. Onun için vicdanım rahattır savunmasını yapmak çok tehlikeli insani davranış olsa gerekir. Günümüzde maalesef ikinci yaklaşım tarzının daha çok egemen olduğu görülmektedir. Belki de günümüzde bireysel çıkarcı yaklaşım tarzının en çok başvurduğu “din vicdan işidir” yaklaşımı, “kazanç için her yol mubahtır” anlayışı ile benzerlik kurma çabasıdır. İnsanın çıkarı için her şeyi yapabileceğini, arkasından vicdanını rahatlatmak için başvuracağı temel olan bu yaklaşım, kanımca büyük bir psikolojik hastalık olarak günümüze yansımaktadır. Suçluluk kavramlarını altüst eden, kalbi temiz görmek, vicdanı rahat tutmak anlayışı, insanın düşünce ve davranışlarına yansıdığında ortaya büyük bir insanlık katliamı çıkmaktadır. Ortaya çıkan tabloyu acı bir şekilde görüyoruz. Elinde siyasi, ekonomik ve silah gücü olanlar dünyayı sömürmek için her türlü zulmü yapıyor, kan döküyor, ülkeleri işgal ediyorlar. Kalpleri temiz, vicdanları rahattır. Ulusal ve uluslar arası sermaye sahipleri, “her yol mubahtır” anlayışı içinde, insanların emeklerini en zor şartlarda, ucuz olarak kendi kazançlarına ekleyebiliyorlar. Kalpleri temiz, vicdanları rahattır. Politikacılar her türlü yalanı, ikiyüzlülüğü yaparak, siyasi çıkarlarına her şeyi, dini, ulusal değerleri, etnik, mezhebi kökenleri istismar ederek, rant elde edebiliyorlar. Kalpleri temiz, vicdanları rahattır. Ancak işin bir başka tarafı vardır. İnsan, düşünceleri, duyguları, eylemleri ile bir bütündür. Eğer insanın düşünceleri, duyguları, eylemleri çelişiyorsa burada müthiş bir kişilik bozukluğu var demektir. “Ben ikiyüzlü insandan nefret ederim” özü içinde etrafımızda insan, dost ararken, gerçeği yüzümüze haykıran aynalarda da kendimizi seyretmek zorundayız. Zira, düşüncelerimiz, duygularımız ve eylemlerimiz çelişiyorsa kişiliğimiz yitiktir. O nedenle, “din vicdan işidir” sözünün ikinci anlamda, bugünkü kullanım biçimi, yani dine inanıp, düşüncelerimize, yaşamımıza aktarmama işi, kişilik bütünlüğümüzden kayıpları bize göstermektedir. Geçmişte yazılan çizilen, bugün yazılan çizilen bütün din öğretileri ele alındığında yazılanlar çizilenler tek özde toplanırlar. “Dinler etik değerler bütünüdür” Ne demektir bu? Yani dinleri oluşturan kurallar, insanların bireysel, toplumsal ahlaki değerlerini oluştururlar. Şimdi biraz düşünce jimnastiği yapalım. Vicdanımız ahlaki değerlere sahip olsa, ancak yaşamımız, eylemlerimiz olmasa olur mu? Veya; düşüncelerimizde eylemlerimizde her türlü kötülük olsa, insanlara zarar versek, sonra benim vicdanım rahat, kalbim tertemiz desek olur mu? Vicdan dediğimiz zaman akla “hak hukuk tanımak, adaletli davranmak ilkesi geliyor” Bir insan “benim düşündüklerimden, yaptıklarımdan vicdanım rahat” dediği zaman, şöyle demek istemiyor mu? Ben asla insanlara haksızlık yapacak düşünce ve davranışta bulunmam bulunmadım. Eğer bu sorgulamalarla yeterli empatiler kurabilirsek, o zaman insani bütünlüğümüzün, kalp, akıl, eylem bütünlüğüyle sağlanabileceğini anlamış olmamız gerekir. Kişilik bütünlüğüne eriştiğimizde, etik değerlerin, kalbimizde, düşüncelerimizde, eylemlerimizde olmasını sağlamak akıl işi olsa gerekir. O nedenle bir tarafta dine inanıyorum demek. Sonra dinin yasakladığı, yani kötü gördüğü şeyleri yapmak. Dinin emirlerini yerine getirerek hayatımızda oluşturmamak. Üstüne “ne olacak canım, ben dinin yasaklarına uymuyorum, emirlerini de yapmıyorum. Biliyorum günah işliyorum, ama benim kalbim tertemiz, vicdanım rahat” demek, akıl ve mantık tutarsızlığının, bireysel çıkarcı anlayışın bir uzantısı olsa gerekir. Ne var ki, aynı sözü söyleyen insanlar, diğer insanlardan, kalp, düşünce ve eylemde bütünleşme, birlik istemektedirler.. “Biz sözlere değil öze” bakarız ifadelerinin altında yatan şey, söylenen veya yapılanlar değil, söylenen veya yapılanların kalpte, düşüncelerde hangi maksatla söylendiği ve yapıldığı eşitlenmesidir. Yani ifade edilmektedir ki, sözü söylemek önemli değildir. Ne düşündüğün, ne yaptığın önemlidir. Kalbindeki önemlidir. Kalbindeki dürüstçe inanç olsa, sözündeki onunla eşitlense, eşitlenen şey eylemine, yani yaşamına aktarılır demektir. Eğer söylenen söz, yaşama aktarılmıyorsa, burada şüpheler doğuyorsa, o zaman kalp, söz, eylem eşitlenmemiş, ikilik doğmuştur. İkilikler ise riya kapsamında tartışılır. Evet “din vicdan işidir” hiç kimse başkasının kalbine hükmedemez, dinini belirleyemez. Hayır, “din sadece vicdan işi değil, aynı zamanda inanılan dine göre düşünmek ve yaşamaktır” İnanıldığı ifade edilen dine göre düşünmeyen ve yaşamayanların durumu tartışılır.
![Mehmet Çoban](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/03/08/akrostis-vicdan-isi.jpg)
Saygılar sevgiler
TÜM YORUMLAR (32)