Merdiven basamağı gibi hayatım
Ümitle basamaklarına tırmanırım
Moral bulacağım her şeyi ararım
İnançla, bıkmadan, hep yol alırım
Ne zaman, ümidim kayıpsa hayatta
Loşluk, karanlık kaplar tüm varlığımı
El yordamıyla bile yolumu bulamam
Rüzgârlara kapılmış gibi savrulurum
Akıp giden zamanıma bakıyorum
Ricatı yok geriye hayatın biliyorum
Akıyor sürekli geleceğe hiç durmadan
Seyrüsefer, hayatın doğal yasasından
Işıktan karanlığa, karanlıktan ışıklara
Nasıllar, niçinler sürekli durur kenarda
Dinlediğim düşlerde, anlatılanlarda
Ay karanlık değil ki, aklın algısında
Kendi gözlerimle baktım aydınlığına
İnancım tazelenirken gün şafağında
Mecburi yaşam algısında hayatlar
Uçsuz bucaksız çöl gibi uzanırlar
Hâlbuki öyle değildir yaşam algısı
Anlam koyarak yaşarız her anını
Belirginleştiririz düşüncelerimizle
Birlikte yaşadığımız güzel şeylerle
Enikonu sevgi varsa anlamlar içinde
Tutuklu kalmamışsak ümitsizliklere
Oyun gibi görürler bazıları hayatı
Nedensiz ilişkilerde ararlar insanı
Lisanları karışmıştır anlamsızlıkta
Arayışları vardır bomboş, boşlukta
Rasgele ilişkilerdedir hayat algıları
Irgat zannederler yaşamda insanları
Akıl, akıl ettiğinde isyan eder algılara
Lisanı hal eyler tüm yaşanan olaylara
Lirik heyecanlar katar tanımlarımıza
Aşk, sevgi, saygı paylaşım dağıtır
Hayatın her anına anlamlar bırakır
Akıl, kalp birlikteliği anlam kazanır
Yeni bir şey söylemiyorum ki ben
Algıladığım hayatı değerlendirirken
Kenetlenmiş her şey, sevgi ve saygıda
Laftan uzak, merhamet ve paylaşımda
Akıl ile sevgi ile muhabbet varsa
Şaşkınlık içinde bocalayan dünyada
Tarifi imkânsız ilişkiler doğar toplumda
Istırap, acı, keder, yaşanan insanlıkta
Rüzgârlar bile esiyor sevgi fısıltısıyla
Anla, dağıtıyorlar sevgiyi tüm doğada
Nasıl, neden arama doğanın yasasında
Bir kere, bin kere düşünsen ne çıkar?
İnançsız, bencil, sevgisiz kalplerle
Rasgele savrulup giden düşüncelerle
Yol odur ki, sevgiden, saygıdan geçer
Olumsuzu, olumluyu paylaşmaktan geçer
Lisanı halde insanca muhabbetten geçer
Düzeni, davası, adalet ve eşitlikten geçer
Uğruna feda edilecek hayatlardan geçer
Riyakârlıktan uzak inançla Allah’a gider
02.06.2008 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 2.6.2008 00:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
'Mü’minler arasındaki muhabbet, onları Allah'a yaklaştıran bir yoldur' Mü’min kelimesi; Allah’ın kitabındaki vahiylerinin özünde, tatmin olmuş, güven duymuş, güven kazanmış, emin, güvenli anlamlarını içerir. Mü’min olmanın kuralı, yalan ve riyadan ayrılmaktır. Yaratıcı ile kendisiyle, insanlarla, doğayla barışık olmaktır. Yalan gerçek dışı davranmak anlamını içerdiğinden, Mü’minlerin yalan üzerinde bulunması söz konusu olamaz. Riyakârlık ise ikiyüzlü davranmaktır. Olduğu gibi görünmemektir. Dolayısıyla Mü’min olanın riyakâr olması mümkün olamaz. Mü’min hayatında gerçek ve yalanı birlikte bulundurduğunda ikiyüzlü davanmış olur. Böyle yaptığında ise riyakâr kavramı içine girer. Riyakârlık, yani ikiyüzlülük ise, kur’an-da münafıklık olarak ifade edilir. Allah’ın tarif ettiği şekilde Yaratıcı, kendisi, insanlar ve doğa ile barışık yaşayan insan, kendi içinde güven kazanmış, etrafına güven sunmuş insan olarak ortaya çıkar. Güven duyan ve güven veren insanın öne çıkardığı davranışlar insanın olumlu davranışlarıdır. İnsanların her birinde olumlu / olumsuz davranmaya neden olan duygular vardır. Sevgi, saygı, paylaşım duyguları insanları olumlu davranışlara iter. Karşılığında ise, kin / nefret, saygısızlık / dayatmacılık, bencillik / çıkarcılık duyguları insanları olumsuz davranışlara iter. Her insan bilir, anlar, idrak eder ki, kin / nefret, saygısızlık / dayatmacılık, bencillik / çıkarcılık duygularından hiçbir zaman güven unsuru çıkmaz. Yani bu duygularla hareket edenler asla etraflarına güven vermez. O nedenle Allah, kin / nefret, saygısızlık / dayatmacılık, bencillik / çıkarcılık duygularıyla ortaya konan davranışları kötülükler olarak saymıştır. Allah’ın kötü davranışlar olarak saydığı şeyleri Mü’min olanların asla üzerinde bulundurmaması gerekir. Hal böyle iken, Mü’min olduğunu söyleyenler, etraflarına, olumsuz duygulardan kaynaklanan davranışlar sergiliyorlarsa, o zaman güven verme yerine güvensizlik vermeyi öne çıkarmışlardır. Mü’min olduğunu ifade edenlerin etraflarına güvensizlik vermeleri, onların Mü’min olup olmadığı konusundaki yargıları değiştirecektir. Elbette bu yargının esas yeri Allah ile kul arasındadır. Allah, etrafına güvensiz davranışlar sergileyenleri gönderdiği bilgiler doğrultusunda değerlendirecektir. Zaten Allah katındaki hesabın mantığı bu değil midir? Mü’minim diyerek, etrafıma güven veririm diyenleri, Allah bu söz üzerine hesaba çekecektir.. Yalan, ikiyüzlülük güven duygularını ortadan kaldıran en belirgin özelliktir. Yalan ve ikiyüzlülük asla güven vermez. Kin / nefret, saygısızlık / dayatmacılık,.bencillik / çıkarcılık duygularıyla yapılanlar etrafa güven vermez. Sanıyorum her insan bu konularda benim gibi düşünecektir.. İnancım odur ki, sevgi, saygı, paylaşımdan doğan söylemler, davranışlar etrafa güven verir. Öncelikle Mü’minler arasındaki sevgi, saygı, paylaşım onların birbirlerine karşı kenetlenmesine, birlikte doğruları, güzellikleri insanlara ulaştırmasına neden olacaktır. Onun için Allah kitabında, Mü’minler arasındaki muhabbetin (sevgi, saygı, paylaşımın) , onları kendine yaklaştıran bir yol olduğunu ifade eden ayetler göndermiştir. Zira ancak aralarında sevgi, saygı, paylaşım olanlar, Allah’ın yarattıklarına da sevgiyle, saygıyla, paylaşım duygularıyla yaklaşmayı başarabileceklerdir. Allah ne peygamberlerini, ne de ayetlerini, yeryüzünde kendine, insanlara, doğaya düşmanlar yaratmak için göndermemiştir. Allah ayetleriyle insanlara seslenirken, insanların olumsuz duygularıyla insanlıkta yaptığı tahribattan söz etmektedir. İnsanlığa, insanların olumlu yanlarını ortaya çıkararak olumsuzlukları nasıl önleyebileceklerini, olumluya nasıl gideceklerini göstermektedir. Allah’ın insanlara önerdiği olum yol, insanlar arasındaki sevgiden geçer. Zira ancak sevgi gerçekten insanlar arasında güven unsuru doğurur. Bakınız dünyaya, dünyadaki acı, gözyaşı, yokluk, sefalet, savaş, ölüm gibi tüm duyguların altında asla sevgi yoktur. Tersine; Ya kin ve nefretin doğurduğu hareketler neticesinde ortalık karışmaktadır.. Ya saygısızlığın, aşağılamanın, dayatmaların karşısında insanlık zulümle karşı karşıya kalmaktadır. Ya da insan bencilliğinin, hırsının, çıkarlarının öne çıktığı, insanlığın sömürüldüğü düzenler ortaya konularak insanlık katledilmektedir. Yani; sevgi, saygı, paylaşım yoktur. Yani bunların toplamı olan ve kur’an-da “muhabbet” olarak tarif edilen kavram insanlık üzerinde yoktur. Öyleyse gerçekten Allah’a doğru yol aldığını ifade edenlerin ilk yapacağı şey, öncelikle kendi aralarında muhabbeti gerçekleştirmeleridir. Sonra bütün dünyayı, insanlığı, doğayı, varlıkları muhabbetle kucaklamalarıdır. Zira dünya hayatından sonra Allah’a verilecek hesabın özü, sırrı, gerçeği budur. Sırat; dünyada sevgi, saygı, paylaşım üzerinde yürümektir. Dolayısıyla sırat, “kıldan ince kılıçtan keskindir” Çünkü insanın varlığında, O’nu “kıldan ince, kılıçtan keskin” yoldan saptıracak olumsuz duygular da vardır. Bunlar kin / nefret, saygısızlık / dayatmacılık, bencillik / çıkar duygularıdır. İnsan bu duygularla hareket ederken dünyevi zevklerin doruğuna ulaşır. Onun nedenle insan için bu duygular üzerinde yürümek, bu duygularla yaşamak, çok cazip ve güzeldir. Muhabbet yolu ise zordur. Çetindir. İnsan her an kendini enayi gibi hissedebilir. Onun için dayanması zordur. Karşılıksız sevmek, saymak, paylaşmak her babayiğidin yapabileceği şeyler değildir. Kıldan ince, kılıçtan keskindir. Bu yolu yeryüzünde yaşamak çok dikkat ister ve zorludur. Allah yeryüzünde zorlu yaşamı seçerek fedakârlık yapanları, gelecekte onurlandırır. Allah’a giden yol yeryüzünde muhabbetle fedakârlık, gelecekte onurlanmaktır. Evet, kendini Mü’min kabul eden, Mü’min hissedenlere söylüyorum. Evet, kendi içinde, Allah ile insanlarla, doğayla barışık olanlara söylüyorum. Evet, kendine güvenli, etrafına güven vermek isteyenlere söylüyorum. Evet, Mü’minlere söylüyorum. 'Mü’minler arasındaki muhabbet, onları Allah'a yaklaştıran bir yoldur'
Tam puan benden.
TÜM YORUMLAR (38)