Akrostiş = Eşitleme... Şiiri - Mehmet Çoban

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Akrostiş = Eşitleme...

DİN, değerleriyle var kılınırsa insana
İnsan ulaşır en büyük kemali makama
Nedametleri hiç yaşamayacak olanlara

=

BİLGİ, arınmayı / iyiliği / gerçeği bulmaktır
İyiliği nefretten uzakta sevgiyle sunmaktır
Laftan öte gerçeğin özlerine ulaşmaktır
Gerçekleri, riya ve yalanla kapamamaktır
İlkeli, dengeli, adalet üzerinde olmaktır

+

KABUL, yalandan riyadan öte olursa
Arananlar doğal yapısıyla anlaşılırsa
Bulmak, erişmek, var olmak varlıkta
Ulaşılabilecek, varılacak doruk nokta
Laftan, riyadan, yalandan öte insanlıkta

+

İNANÇ, ilkelilik ister yamukluktan öte
Nedenlerin, niçinlerin cevabı kalbimde
Aradığım huzur, düşte, düşüncelerimde
Nifaktan uzakta, tam bir güvenilirlikte
Çağlara aydınlık getirecek güzellikte

+

TASDİK ederim ben gerçekleri özümde
Asla şüphe duymam inancımın özünde
Sabırla ve sadakatle yürümek azminde
Düzeni adalet, hakkaniyet ölçülerinde
İnsan olmak isterim, insanlığın önünde
Kalbim tatmin, özüm tatmin biçimde

+

EYLEMDİR doğrusu özgün inançla
Yalandan, riyadan uzak yaşamımda
Layihası yazılmış Allah’ın kuralında
Edebi erkanla, özümde, yaşamımda
Mü’min olurum eşitlik yasasında
Dengeli tutarlı, özü / sözü hayatımda
İnsanlık önünde insanca tutkularımla
Rehberdir bana inancım yaşamda

=

MÜ’MİN, aklım, kalbim, eylemim
Ümitsizliklere yüz çevirdim, gülerim
Müjdelerim aydınlığı, gerçeğe gelin
İnsanlığa barış, güven, esenlik dilerim
Niçinler geride artık gelecekler benim

12.06.2008 - İzmir

Din= bilgi + kabul + inanç + tasdik + eylemdir = Mü’min

Mehmet Çoban
Kayıt Tarihi : 12.6.2008 01:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Dünya kültürlerinde din üzerine çok şey söylenir. İnsanların ve toplumların yaşamında da değişik görünümlerle sergilenir. Günümüzün sosyolojik tanımlarından uzakta konuyu değerlendirirsek, “Farklı din tanımlamaların ortak noktası, din insanlara hayat tarzı sunan, onları belli bir dünya görüşü içinde toplayan kurum, değer biçme ve yaşama tarzı olarak karşımıza çıkar.” (Vikipedi özgür ansiklopedi) Kuranın çeşitli ayetlerinde geçen anlam özetlerine göre ise, din insanların dünyadaki düşünme ve yaşama biçiminden ibarettir. Müslümanların tarihinde dinin algılanması ve yaşama sokulmasında bazı metotlar önerilmiştir. DİN: MÜ’MİN kelimeleriyle yan yana getirilen anlamlar. Dinin, inanan insanlardaki teşekkül ediş biçimi üzerinde düşünmemizi sağlar. Kurana göre dine inanarak hayatını yaşayan insana Mü’min denir. Mü’min, kelimenin anlamıyla emin, inanmış, güvenen, güvenilendir. Dolayısıyla, İslam dininin dünyada oluşturmak istediği insan tipi Mü’mindir. Yani; emin, inanmış, güvenen, güvenilendir. Ayetler Mü’min olanın özelliklerini, kötülüklerden arınmış, iyilikleri hayatına hakim kılmış, dünya yaşamında kötülüklerin olmasını istemeyen, iyiliklerin var olmasını arzu eden, bu yönde gücü orantısında çalışan olarak anlatılır. Allah’ın önerisi, aklın üretimleri, doğal yasaların beraberliğinde, insan hayatında var olabilecek her türlü kötülükten arınma dinin temel esasıdır. O nedenle din ilk önce arınma emriyle başlayarak, “la” hayır / yok ifadesini öne çıkarmaktır. Kelime-i tevhidin başlangıcı olan “La ilahe” içindeki “la” kavramı, Müminlerin hayatında daima var kılınması gereken ana kavramlardır. Kimlik ve kişiliğin kötüsü / zararlısı hayatımda yok. Yiyecek ve içeceklerin kötüsü / zararlısı hayatımda yok. İnsanlık davranışlarının kötüsü / zararlısı hayatımda yok. Doğayla ilişkilerimde kötü ve zararlı olanlar hayatımda yok. Allah ile olan ilişkilerimde kötü olanlar hayatımda yok. İnsanlığın olumsuz yanları olan bencillik / çıkarcılık hayatımda yok. İfadeleriyle özetlenen kötülüklerden arınma eylemi, temizlenmiş, düşünceleri, duyguları, davranışları itibariyle güvenilir hale gelmiş insanı gündeme getirir. Sonra ikinci yön başlar. Teyit etme. Kimliği, yaşama var kılma eylemi. Neler teyit edilecek? Yaşama, kimliğe neler var kılınacaktır? İşte bu sorguda, kötülük yerine iyilikler. Nefret yerine sevgi. Düşmanlık yerine barış. Zararlılar yerine zararlı olmayanlar. Zulüm yerine adalet… İnsan kimliğine, yaşamına teyit edilerek var kılınacaktır. Peki nasıl? Arınılacak ve var kılınacakları, Bilerek, kabul ederek, doğruluklarına inanarak, kalben tasdik ederek ve yaşama eylem olarak aktararak. Bu durum gerçekleştiğinde, DİN: MÜ’MİN olguları hayatta var kılınabilecektir. Diyelim ki, bunlardan birisi eksikse, hatalıysa, o zaman önerilen din yeryüzünde gerçekleşmeyecek, arınma ve var kılınmadan söz edilemeyecektir. Günümüzde din sadece kültürel, sosyolojik, psikolojik bir aksesuar olarak algılanır. Halbuki Allah’ın insanlara gönderdiği din aksesuar olmaktan öte, insana düşünme, yaşam biçimi sunar. Din aksesuar olarak algılanıldığında, Allah’ın önerdiği arınma, var kılma eylemi asla gerçekleşememektedir. Nitekim “inandığı gibi yaşamayanlar “ “yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar” özü geçmişte gerçekleşmiş. Günümüzde de gerçekleşerek, insanda ve toplumlarda din olgusu Allah’ın önerdiği biçimden farklı teşekkül etmiştir. Farklı teşekküllere göre, anlayışlar, usuller gelişerek Allah’ın mesajlarının doğru anlaşılmasının önüne engel dikilmiştir. İMAN = iman edilecekleri, kabul, ikrar ve tasdik ifadesiyle özetlenmiştir. Halbuki Allah’ın ayetlerine baktığımızda, imanın yaşamdaki tezahürü ameldir (eylemdir) . Yani İmanın insanda, toplumda, yaşamdaki görüntüsü, dinin emrettiği kuralların insanda ve toplumda var kılınmış olmasıdır. Kur’andaki ayetler, bu bağlamda konuyu defalarca tekrarlar. Her ne kadar Müslümanların ürettiği hukukta, amel etmeyenlerin imansızlıklarına hükmedilemeyeceği yargısı varsa da, bu yargı kur’an anlatımından ziyade yukarıdaki özün yani, “yaşadığımız gibi inanmanın” sonucudur. Veya, kasıtsız, unutma, mecburiyet ve bazı insani zaaflar nedeniyle geçici amelsizliktir. Değilse, bilerek, isteyerek, kasıtlı bir şekilde inanılanları eyleme sokamamak, gerçekte iman etmeyişin en büyük delilidir. Üstelik dalga geçercesine, mesela “Allah içkiyi haram etmiş ben içiyorum bak ne olacakmış” yargısıyla hareket etmenin ne tür bir davranış olduğunu çocuklar bile anlayacaktır. Düşüncelerini / inançlarını sözden öze indiremeyenlerin. İnandık dediklerini yaşamlarına indiremeyenlerin. Düşündüklerini / inandıklarını söyledikleri şeyler konusundaki samimiyetleri tartışmalı olacaktır. Günümüzde hemen her düşünce, özüyle, sözüyle bir olmanın önemini vurgulamaktadır. Özüyle sözüyle bir olmak ifadesiyle anlatılmaya çalışılanın, insanın özü, söylediklerinin hayatında var olup olmadığıyla ölçülür demek anlamından başka şey midir? Hemen her düşünce sahibi insanlar kendilerini bu yönde özeleştiriye tabi tutarlarken. Düşüncelerine göre hareket etmeyenleri, özüne uygun düşünmemekle, düşüncelerine ihanet etmekle suçlarlarken. Allah’ın önerdiği şeylere inandığını söyleyenlerin, inandıklarını hayata indirgememeleri halinde, inançları üzerinde olduklarını iddia etmeleri gülünç olacaktır. Zira her insanın güvenirliliği, düşüncelerine, inançlarına, söylediklerine göre hareket etmesinden ibarettir. Eğer insanlar; inançlarıyla / söyleriyle / eylemleriyle tutarsızlıklar sergiliyorsa onlara nasıl güvenilebilecektir? Zira güvenmek tutarlılıkla ilgilidir. Tutarlılık ise, inancın = sözün = eylemin olmasından ibarettir. Dolayısıyla inancın içsel yanı, inanılacak şeyleri bilmek, kabul etmek, ikrar etmek / söylemek, kalben de tasdik etmek iken, İnancın dışsal yanı, inancın ikrar / sözle ifade edilmesi, eylemsel / amel ile hayata sokulmasından ibarettir. Ancak o zaman Mü’min / güvenen = güvenilen olarak ortaya çıkabilecektir. O nedenle geçmişte ve bugün, bilgide, inançta, düşüncede, sözlerde meydana gelen yozlaşmalar, bozulmalar dikkate alınarak, Mü’min olmayı tarif edemeyiz. Mü’min olmayı tarif edebilmek, anlayabilmek, düşünce ve hayatımıza geçirebilmek, ancak inancı insanlara öneren Allah’ı tertemiz dinlemekle mümkün olacaktır. Allah’ı tertemiz dinlemek ise, yozlaşmış yorum, fikir ve algılardan uzakta dinlemektir. Aksi ise nifak (riyakarlık / münafıklık) eyleminden başka şey midir?

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Kemal Polat
    Kemal Polat

    Sevgili Çoban kardeşim, şiirinize ve hikayesine nasıl bir yorum yazılabilir? Bu konuda artı ve eksi ne söylenebilir, şaşkınlığımı bağışlayınız, benim çok şey söylememi beklemeyiniz, çünkü bu konuda derin vukuf sahibi değilim. Başucumda dört tane KUR-AN tefsiri olmasına rağmen, din konusunda ki bilgilerim sıradandır. Yalnız birtek şey söylemek isterim: Kur-an tefsirlerindeki din anlatımıyla, yaşayışımızdaki din anlayışımız ve uygulamalarımız arasında büyük fark ve çelişkiler vardır. Bu konuda da fazla birşey diyemiyorum. Çünkü ben İnancımdan sorumluyum, onunla başbaşayım. Bence mümin her an vicdan muhasabesi içinde olmalıdır. Koşulsuz ve kuşkusuz inanmalıdır. Koşulsuz ve kuşkusuz inanmak nekadar önemliyse İnsan varlığını bu dünyada, kurallar içinde yaşayıp sürdürmekte o denli önemlidir. Anlayışıma göre insan; ALLAH'ın yaratıp kainata emanet ettiği en mütekamil bir prototiptir. Onun doğumundan itibaren gelişimini, ölümüne kadar, insanın bizzat kendisine ve de toplumsal çevresine bırakmış görünüyor. İnsanın bunu başarması için, onu en değerli olan akıl'la techiz etmiş. Bütün bunlara rağmen, yined de onu başıboş bırakmamış, her an izlemiş, benliğine vicdan duygusunu yerleştirmiş, yaptığı her fiil ve hareketi vicdan terazisinden tarmasını, hem ayetlerinde sürekli duyurmuş, hem de insanın benliğinde bu duyguyu mutlak surette hissetmesini sağlamış. Bu nedenle, İnsanlar yaptıkları iyi ve kötü, güzel ve çirkin herşeyin farkındadırlar. Bazılarımız bunu açık yüreklilikle ifade ederiz. Bazılarımızda bilhassa kötülük ve çirkinlikleri bütün güçleriyle saklamak isterler. Kısacası, herşey vicdanlarda gizlidir. İşin zor tarafı da, İnsan vicdanlarına girme, onu irdeleme yeteneğinde değiliz. Bunu Yalnızca ALLAH bilir. Bu nedenle Kimin gerçek inanç sahibi, kimin İnançsız olduğunu da ALLAH dan başka kimse bilemez. Vicdan... sevgili dostum vicdan.... Herşey onda gizlidir. Ben vicdanımın ne menem olduğunu bilirim de; sizin, veya başka birinin vicdanında ne gizlediğini bilemem. Yüce Yardan isteseydi, bütün canlıları tornadan çıkmışcasına hiç noksansızda yaratabilirdi. Ama o harika prototip'in noksanlarını tamamlayarak mükemmelliğe erişmesini istemiş, hiçbirşeyin, hazırdan; emek ve çaba harcamadan, toplumsal çalışma yapmadan, aklı kullanmadan, elde edilemeyeceğini bizlere sürekli emretmiş ve duyurmuştur. Umarım Yanlış şeyler söyleyerek, hatalar yapmadım. Eğer hatalarım olduysa öncelikle yüce Yaradanımdan ve tüm dostlarımdan bağışlanmamı dilerim. Tebrik ve takdirlerimle, sevgiler, selamlar değerli dostum.
    KEMAL POLAT

    Cevap Yaz
  • Fatma Güneş Ergen
    Fatma Güneş Ergen

    Bir arkadaşımın yorumun vasıtası ile ziyarette bulundum
    sayfanıza...
    Sağolsun vesile olan iyi ki okudum sizi...
    Saygılar...

    Cevap Yaz
  • Türkan Ay Dinçer
    Türkan Ay Dinçer

    EYLEMDİR doğrusu özgün inançla
    Yalandan, riyadan uzak yaşamımda
    Layihası yazılmış Allah’ın kuralında
    Edebi erkanla, özümde, yaşamımda
    Mü’min olurum eşitlik yasasında
    Dengeli tutarlı, özü / sözü hayatımda
    İnsanlık önünde insanca tutkularımla
    Rehberdir bana inancım yaşamda

    Usta kaleminizi ve duyarlı yüreğinizi kutluyorum. Her şekilde sizi okumak güzel.

    Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize

    Cevap Yaz
  • Şakir Alimoğlu
    Şakir Alimoğlu

    Sn. Çoban
    Siz ne yazsanız yakışacak kadar ustasınız. Bu da onlardan biriydi. Gönül defterimden 10

    Din= bilgi + kabul + inanç + tasdik + eylemdir = Mü’min

    Yan yazılmış bir sekiz kadar sevgiler...
    Âlimoğlu



    Cevap Yaz
  • Mehmet Asisa
    Mehmet Asisa

    İslam dininin temel kavramlarını bu kadar güzel ve yalın işlemeniz. Şiirle ve hikayesiyle bütünleşen çalışmanızı kutlarım. Fevkalede isabetli ve önemliydi.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (33)

Mehmet Çoban