AKLIMIN ATIKLARI-1
Bir insanın var olması için arka çıkmak, tanrının tam da istediği şeydir… Böylece yamayamadığı deliği örten tanrı; iradesini firari bir sefile kaptırmaktan son anda kurtulur. Suç ve ceza kavramının yaşamda karşılık bulmadığı tek şey bireyin kendi el bombasının pimini çekmesidir. Böylesi bir durumda yaratıcı güç bütün korkunç senaryosunu diğer bir hesaplaşmaya aktarmış olur. İlginçtir ki eylemleşen bu kişisel kararda suçun nevi belli değildir…
Deneyimlenmiş, olumlanmış ya da tahta kurusu edasıyla yavaş yavaş beynimi kemiren kötücül tüm düşüncelerimi her zaman uyanık tutuyorum… Kahrolası tiranların gömüldüğü gibi, bir gün gelip bu skolastik inanışta etkisini kaybedecek. Tanrı paradoksunun yerini alacak şey daha alçakça ve haince de olabilir. Distopik bir duruma dönüşeceği ise muhakkak. İnsanoğlunun, zihninin berraklaşması neredeyse imkânsız. Sessiz propagandanın, yüksek sesle şarkılar söylemesi an meselesi. Akla kapalı kulaklar, görmeyen gözler ve idrak edemeyen bir yapı fazlasıyla var. Çelimsiz bir Çin veledi, Mısır firavunu veya demokrasiden dem vuran bir Avrupa parlamenteri de olabilir, bunu yapacak olan…
İnsanları korkutarak aynı çukura toplamanın, Nazi ölüm kamplarında işkenceyle yok etmekten hiçbir farkı yoktur. İyi niyet diye sunulan şeyin ardında gizli olan köleliğin toplum menfaatine, toplum için yapılması; yani kölelik kamulaştırılması ve arkasında beyin suyundan yaptıkları şarabı içen muktedirler bu defa farklı bir sömürmeyle nüfuz edecekler bilince… ki hareket kabiliyetleri her zaman kollektif olana yönelecektir. Kın içinde gizlenmiş çeliğin, keskin zorbalığı uydurulmuş kitapların, kan dökme biçiminden daha ağır sonuçlara çıkacaktır…
Nasıl mı?
Evrime müdahale eden gerçek tanrılar olacak bir gün. Bu defa kendi türünü yaratarak, bildiğimiz; felsefe, etik, sanat kavramlarından uzak, karanlık maddeyi yayacaklar… Salt kibirli ama ölümlü tanrılar”**Ne Tırakya’lının ki gibi kızıl saçlı, mavi gözlü; ne Habeş’linin ki gibi kara, basık burunlu olacak!” Derilerinin rengi, gözlerinin rengi, saçlarının rengi, boyu, kilosu, sihri, hançeri, yayı, oku, kalkanı, kılıcı, mızrağı, tabancası, atomu, hidrojeni olmayan tanrılar…
İşte o zaman var olmaya arka çıkacak hiçbir direnç bulamayan bu yeni tür; varlığın gerçek anlamını bilemeyeceği gibi, aynı zaman da yok olmanın serbestiyetini de bilemeyecekler. Bugün bu yazdıklarımdan dolayı bana kızan ve maddenin ilk harcını manada arayanlar. Çobanın sopasından başlayan bu ironik gerçekliğe; ise şimdiden ortak olacaklar.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta