İnsan’ı zihinsel niteliklerini önceleyen bir varlık olarak düşünürsek,onu diğer yaratıklardan ayıran olgunun zihinsel(kalbi) altyapısı olduğu gerçeğini kabul etmek zorunluluğu da doğar. Bu gerçeği kabul etmek insan zihninin bomboş olarak oluşmadığını, ona bir takım programlar yüklendiğini(zihne kazınmış bilgi diyelim isterseniz) ve insan üst kimliği ile donanmasında bu programı işletebilir ve detaylandırabilir bir seviyeye getirmekle alakalı olduğunu da iddia edebiliriz. Bu iddiamıza örneklemeyi, konuşmaya yeni başlayan bir çocuğun çevreyi gözlemlerken sorduğu,bizlere yönelttiği çeşitli soruları düşünüp gözlemleyerek yapabiliriz.
Öyleyse nedir insandaki zihinsel yapının temel taşı? sorusu cevap arayışımızın ilk etabını teşkil eder. Günlük konuşma dilimize yerleşmiş bazı deyimler bizlere çeşitli ipuçları sunar niteliktedir. Misal; anlamayan, düşünmeyen ve zalimliği ilke edinmiş biri için ‘’ kalb gözü kapalı’’ tabirini rahatlıkla kullanırız. Bu kadar önemsediğimiz ve üzerinde düşünmekten kendimizi alamadığımız kalb, zihinsel yapılanmamızda ve hayata dair eylemlerimizde bu kadar yönlendirici oluyorsa, yürek diye adlandırılan bir et parçasıyla aynı şey olabilir mi? Bizler araştırma, sorgulama, analiz etme, şüpheye düşme, galib zann’a ulaşma, vehimlerimizi soruşturma, düşünüp fikir üretme, deneyip yanılma metoduyla bir sonuca (akletme) ulaşmaya çalışırken tüm bu işlemleri kanlı bir et parçasıyla yaptığımızı düşünürsek, yanlış bir yerden bakmış olmazmıyız? Burada bir Kızılderili Bilge’nin ünlü felsefeci Carl Jung’ a verdiği cevaptan bahsetmeden geçemeyeceğim;
‘’ Siz batılılar acaip şeyler söylüyorsunuz! İnsanın beyniyle düşündüğünü iddia ediyorsunuz. Halbuki; insan kalbiyle düşünür’’ mealinde bir serzenişti. Evet, insan kalbiyle düşünür,fikre ulaşır,iradesini kullanır ve eyleme geçer. Bütün bu fiillerinde yanılabilirde, isabette kaydedebilir. Ya da vardığı sonuç; o an için çözüm olabilecekken, başka bir zaman da fikir olarak dahi düşünülmez. Bütün bu eylemler akletmeye uzanan yolda bir km. taşıdır ve zann’ı ifade etmenin dışında bilimsel bir değeri yoktur. Aklediş; bir değerin veya kesinlik ifade eden bir gerçeğin,insan kalbiyle ulaşılan hüküm bildiren sonucun birebir örtüşmesidir. Hayatın binbir yüzünde var olan bu gerçek olguların tanımlanması ve açınımı için sürekli gösterilmesi gereken bir gayretin yaşama monte edilmesi çabasıdır da…
Burada yapılması gereken bir saptamada;
İnsanın bu gayreti bir veya birkaç konuda gösterebileceği,hayatın binbir yüzüne ilişkin gerçeklerin tümünde akledişe uzanamayacağını bilmektir. Öyleyse bize sorumluluk yükleyen akletme çabası nerelerde ‘’olmazsa olmazımız’’ olmalıdır? Sorusu cevaplarını aramak zorunda olduğumuz bir sorudur.
Hangi insan ‘’ ben kimim,neyim,nereden geldim,nereye gidiyorum,hayatın gayesi nedir? ’’ vs. gibi soruları sormadan durabilmiştir? Bu sorular bizlere yüklenmemiz gereken değerleri ve bu değerlerin yaşamsal açınımı üzerinde düşünmemizi beraberinde taşır. Bunları yaparken endişeler taşımak, vehimlerimizin cevaplarını bulmak,korkularımızı izah etmek,düşünüp ifade edebileceğimiz fikre ulaşmak ve hayata geçirilişinde kullanacağımız irade, kimliğimizin ve tarafımızın isimlendirilmesi olacaktır. Belirlediğimiz seçim kendi sınırlarımızla çevrelendiği için,geniş ve gözetici bir yol göstericilikle çakışan galib zanlarımızın bizi akıla götüreceği gibi, ona boyun eğmeyi ve sonsuz kuralın belirleyiciliğine hakkını teslim etmeyi de getirecektir. Nesnenin ve eylemin doğasına kazınmış bilgiye ulaşmak ve onu gerek insan ve gerek toplum için kullanılır ve işe yarar hale getirmeyi akletme olarak adlandırabiliriz. Bu sonuca ulaşmaya çalışırken gösterilen tüm eylemleri AKLEDİŞe giden yolda gösterilen çabalar ve ve varılan zann’lar olarak görebilir ve asla bu akıldır diye direkt irtibatlandırmayız. Aklediş kesin sonuçtur ve Akıl İLAHİ’dir. Tasavvurlarını yaptığımız,tahayyüllerini oluşturduğumuz,görmediğimiz ne varsa bilmeyi ve öğrenmeyi gerçekleştiren en önemli silahımız ve insan sayılma özelliğimizdir. Akletmeyen kalb; hastalıklı ve marazlı bir kalb’tir. Kesinlikle insan olma değerlerini anlamayan veya vehimlere saplanarak oluşturan,zanlara bilimsel kılıf uydurup,kendine yabancılaşan insanı tarif eden bir kalptir.
Kayıt Tarihi : 23.6.2008 16:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)