Hani her şeyin kaynağı sendin
Mantık ilkelerin güya senin en kuvvetli rehberindi
Dokun(a)madığından anlam veremediklerini boşver ediyordun
Ruhsuz bedeni yaşatıyordun aklınca
Bunu da en büyük maharet sayıyordun
Fravunca hükmetmek için dünyana…
Kısır döngülü çıkarımlar eşliğinde
Evrene hakim zannediyordun kendini
Bir de çukura türkülerle gömülmeyi isteyen en aziz kalemlerin vardı cebinde...
Şeytanın avukatlığını yapan ataların vardı yol haritalarında,
Dünyayı aydınlatıp kurtarmışlardı güya…
Hesaptan kaçış mekanizmasına kaptırılan aklını ağaç kurtları mı kemirdi?
Beyin sinir uçlarında iletişim ağlarının koptuğunun farkında mıydın?
Kendini inkar derler buna…
Muhakeme mekanizman kibir cenderesinin zirve noktasında
Kale taşlarıyla örülü hakikat meydanını kapatan bir yığın gibi dursa da
Deruni zelzelenin aniden bastırmasını anlayacaksın...
Anlayacaksın bir sineğin uçuşuna mahkum olmayı
Anlayacaksın zerrecik hakikat varlıklarını
Alttan alta usul usul kayıp giden ömür tabakasını
Tavanda son ince bir noktayı izlemenin filmini
Serin bir nefesle yaşam kaynağının tükendiğini
Zonklayacak sinir uçların, çarpacak kalbin
Kayacak gözlerin sevdiklerine, bir de kendine...
Bırakmayın beni der gibi
Hani yokluk vardı hesap yoktu öyle diyordun
Yüzdelik ve ihtimal hesaplarını bile anlamadan…
Firavun imanı da kurtarmaz Kızıldeniz kasırgalarından...
Materyal diyalektik batağında
Materyale dönen varlığın bir pul etmezken
Asıl film sonra başlıyor...
12.09.2019
Suat ÇiçekKayıt Tarihi : 12.9.2019 05:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!