Hangi diyardasın, söylesene nerde?
Üzerine sis çökmüş buğulu bir seferde mi?
Yahut, gözlerinden doğan ışıltının,
Tüm nazarları kör ettiği bir yerde mi?
Yok ki bir söyleyeceğim benim de,
Vâkıf değilim cevaba, bilmem niye.
Hicran yağar gönlümün pervazlarına
Kelime dağları mana püskürtür şiirlerime
Akıl kuşum donar sen sükûtunu bozunca
Hakim olamam, sözcüklerim asılı kalır arafta
Ellerim titrer, gökkuşağı dolar avuçlarıma
Doğru, seni senden evlâ sevdim lâkin suçun kabullen,
Kar gibi zarif nazarın değil miydi bu kalbi fersah fersah delen?
Hadi diyelim bir şiir daha yazdım,
Sevecek misin sen de beni?
Yahut, girecek miyim göz kapaklarından en derinine kalbinin?
Yüreğimi tutuşturduğu gibi şiirlerin,
Senin de yanacak mı için?
Hadi hepsinden vazgeçtim desem,
Bazen bir bakıştır,
Bazen küçük bir tebessüm,
Bazense derin bir tefekkür.
Sonra Rahman ilham eder,
Gönül bu ilhamla mest olur,
Kalem sukûtunu bozar,
Günlerdir pencereme konup,
Bana günaydın şarkısı mırıldanan o kuşlar,
Bugün gelmedi...
Hergün rutin olarak koyduğum ekmekleri,
Yine koydum pencerenin önüne,
Camda, tam da kondukları yere.
Hiç anlamayacaksın beni değil mi?
O yüzden, aynı boşluğa bakan gözlerimiz,
Hep farklı manzaraları seyredecek.
Bu sebepten kavgam her daim kendimle.
Gönlüm talan olmuş bir savaş yeri misali,
Ölmüş duygular var ardımda kalan,
İlkin gecenin sessizliğe boğulduğu bir vakit,
Tozlu bir şiir kitabının, en ücra yerinde rastlamıştım sana.
Ve ellerin ruhumda ki derin yaralara merhem,
Gözlerinse kifayetsiz duygularıma tercüman oluvermişti.
Uykuyu mağlup ettiğim bir gün daha düşerken takvimden,
Henüz dakikalar önce tutuşmasını emrettiğim sigaramın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!