Bir yanımda Amanos dağları
Bir yanımda Akdeniz
Ve aklımda siz,nerelerdesiniz...
Düşmüşüm sanki büyük bir boşluğa
Umutsuzca mücadele ediyordum tek başıma
Kağıt,kalem,çay ve sigara
En iyi dostun olmuştu adeta.
..
Yunusu,Yunus gibi,düşünmeyen ne bilsin
Kul aşkıyla avunan,Hak aşkını ne bilsin
Yunus imandan kale, girmeyenler ne bilsin
Damlalarda boğulan,deryaları ne bilsin
Yunus bendini aşmış,sıyrılmış cesedinden
İlahi sonsuzluğun,kervanına karışmış
..
fütursuz güzelliğiyle göz kamaştıran
baştan çıkaran cilvesiyle
onbir yıldır mavisini tutamadığım
önümde sere serpe yatan Akdeniz!
şimdi soyunup koynuna gireceğim
Alp dağlarına inat
..
Tüter mi kış mevsiminde bacalarda mandalina kabuğunun kokusu hala? Kaldı mı çocukluğumun dört başı mamur türk filmleri, sabah kahvelerine kapı arası kulak kabartmak var mı şimdilerde sohbetlerde. Sıcak bir gülümsemeden güven alıp, çikolata tadında yaşanan ilk gençlik aşkları. Damağımda durur hala gecelerin ayazında içilen salebin tadı. Anneannemin dizine başımı koyup da dinlediğim hayat masalları, nerde yürekli, biraz da delikanlı sevda yanıkları. Papatyalarda saklıydı eskilerde sözlerin anlamları. Yaprağın her kopuşunda seviyor sevmiyor diye içinde bir yer kopardı aşık’ın gözlerinde. Gözler, onlar anlatırdı biraz cilveli bazen de biraz buruk yaşananları. Çoğu zaman saklananlar sandık odalarında yalın bir aşktı. Aşk, tozlu odaların en ücra ama en emin yerinde saklanırdı. Sandık lekesi çeyizler gelecek zamana özenle taşınırdı. Şimdilerde ne kaldı?
Elimizdeki çizgilerden fallar bakılırdı, kahvenin acısından değil, azıcık şekerlisinden çıkardı uzun uzak zamanların merakları. Gece uykuları, ay ışıltıları, sahile vuran dalga sesinde hatırlanırdı yaz akşamları. Yaz.. İçimizin en sıcak, en meltemli tarafı. Her bitiş yeni bir acı sayılırdı. Acı, yalnızca şiirlerin içimizde bıraktıklarıydı. Büyümek dedikleri öyle üç beş günde olmaz yıl alırdı. Yıl, aldı sonunda çocukluğumuzdan kalanları. Çocukluk, şimdi burnumuzu sızlatan nemli bir his. Gelecek umut barındırırdı ya, umut belki de bilmediğimiz geleceklere taşındı. Ruhumuz taşındı sonra da içimizdeki yerinden. Dönüp bakamadık bile gidişine. Seyirci olmaktan başka ne gelirdi ki elden.
Şimdi kış mevsimleri ayaz, sobaların dumanı yok. Yazlar hepten uzak. Samimiyeti yitirdiğimiz günden beri yabancı sohbetlerde kayıp ruhumuzu arıyoruz ötekin gözlerinde. Gözler, hani o çocukluk günlerinde öğretilmiştik, yalan söylemez diye. Yalan, sahi neydi söylesene? Yalan belki de gözden indi yüreğe. Yürek, kilit vurdu sevdalanmasın diye kendine. Korkulara bıraktı kolunu kanadını, kurt kapanında aradı kilidini açacak sevdalısını. Kilit, hepten karışık. Dumanlı masalar, yalancı bakışlar, yaban ve hoyrat aşklar kaldı elimizde.
Hadi dur hayatın içinde ayaklarının üstünde. Kendine ve öğretilerine olan güven korur mu dene. Dene ki, açılsın kalbinin kilidi. Dene ki, duygular güvendiğin yerlere dokunsun içinde. Gözler, korudun ya kendininkini, koruyan başka yüreklere değer belki. Değdi de. Masum yüreklerdik ya biz bunda yıllar önce bir antik kentte Akdeniz sahillerinde. Masumiyeti ve ruh eşini aramak için yollara düştük. Düştük, acıya anlam kattık. Düştük, zamanı pelesenk yaptık, yılmadık. Eski yöntemlerle yaraya kanturun yağı bastık. Yaraları sarmayı, yaralarımızla barışmayı hak saydık. Her yarada sevdalandık. Çocukluğa dokundu her sevda, ondan güç aldık. Göz görür gönül katlanır ya, güvenle aşk yarattık.
Aşk, bir çift zeytin tanesi göz masumiyetin saklı durduğu şimdilerde. Gülümseme, sakince anahtar oldu kilide. Açıldı kapı, elinde bavuluyla ruh kalbe döndü. Kalp, sevdaya yol verdi içinde. Sevda şimdi hayatımın bütününde. Hayat, yeniden mandalina kabuğunun kokusunu paylaşmaktı seninle.
..
Birgün yolun düşerse gülşenime
Hiç çekinme gir gönlüme
Yıllardır savaştım felekle
Gonca güller ağladı hasretinle...
Hayâlinle yaşadım senelerce
Tutuklu kaldın yüreğimde
..
düşünmeli özgürce düşünmeli
yapabilmeli her istediğini
bir çocuk olmalı ırakta
ya da köle kabilde
bir orak buğday tarlasında
ya da yelkenli akdeniz de
kocaman yüreğe sahip olmalı
..
SEVDALIYIM SANA HALA
Yine gözlerimde biriken
Damlalarda çoğalıyorum
Hasretin çöktükçe omuzlarıma
Bu kentin yükünü ben taşıyorum
Acımasızlığında sensizliğin
..
GONCA GÜLÜM
Gonca gülüm açma şimdi
Mevsim bahar değil ki
Fırtınalar alır seni benden
Daha ellerinden tutamadım ki
Gonca gülüm açma ne olur
..
MAHKÛM
Hani gözlerinde sevda yakayım derdimde
Gün batımında dillerimde saklı kalan
Ve bir türlü tutuşturamadığım düşlerim vardı
İşte şimdi küle döndü bütün harfler
Söylediğim her cümlenin sonunda
..
KAVUŞMAK ÜTOPYA
Şimdi biz bu sevgi ovasının
Sen güneyindeki bir umut dağının
Güney yamacında doğup
Uzak denizlere koşan
Telaşlı bir nehirsin sevdiğim.
..
Yükseklerden sanıyorlar seni
Görenler gözlerini
Nasırlıdır oysa ellerin
Bilmezler; ben bilirim
Bizi ölüm ayırır ancak diyordun
Birtanem
..
Mavi yağmurlar yağıyor
yüreğimin toprağına
güvercin gülüşlerinde
sevgi bereketleniyor
bir tutku yalımlanıyor
dalga dalga Akdeniz
tuzlu dudaklarımda
..
gelişler zor gelir/ bir de gidişler
hangisini giymişsek gömlek diye üstümüze
mesafeler koyarız kendi bulduğumuz
yollar deriz adına, sıla deriz/ gurbetler
kapıların kilidi bir sırdır oysa
mesafelerin uçankuşu zümrüd-ü anka
bir ay ışır gökyüzünden/ mütebessim
..
KARDELEN
Şimdi gözlerinle bana karlar yağdır
Ki açsın şu kardelen sevgim ellerinde
Hercai olma sende hadi tut ellerimden
Utansın hercai sattığı sevgisinden
İstersen ben sana ellerimle baharlar getireyim
..
1/:
De bana mini minnacık çocuk
Neden ellerin ufacık?
Bu turuncu Akdeniz portakalı.
Bu sulu elma Amasya'dan.
Muş'tan bu kadife tüylü ayvacık.
Al eline bunları usulcacık.
..
LAF ANLAMAZ
Seni isteyip de bana vermeyen
Kaçıncı şehir bilmem bu
Kaçıncı kez gözlerim tavanla buluşup
Yokluğunu anlattım pencereye
Şimdi gelip bir taş atsan cama
..
SEVMEYECEKSEN
Beni sevmeyeceksen eğer
Bir daha gülüşünle vurma
Geçme sokağımdan asla
Dönüşte uğramayacaksan bana
Çekilsin üzerimden bulutların
..
SEVMEYE DAİR
Sarhoş mu olmuş gözyaşlarım ne
Mayası tutmayı verdi yalnızlığımın
Demli bir haber beklerken senden
Bir anda kesiliverdi semtinden esen rüzgarım
Bak destansı aşıklar ateşler yakmış
..
Sevdana Düştüm Düşeli
Sevdana düştüğüm günden beri
Nehirlerim kaybolur yatağında geceleri
Denizlerim gözlerinden uzak şimdi
Hangi limana demir atsın bu hasret gemileri.
..
Varlığında meleksi dokunuş, yokluğunda şeytanın darağaçlarına asıldım, ama tek seni sevdim
……… Sevdan; yüzyıllar sonra uykusundan uyanan yanardağın eteklerine, geç uyarı verdiği lavın kızgın ateşleriydi kaçmama, kurtulmama fırsat vermeyen, hoş bekliyordum gel diye, gelsin diye ve yaksın, kavuracaksa kavursun, beklemekten buzdağı olmuştum keşfedilemeyen anakaralarda…
……… Erguvanların boğaz içini süsleyip, güzellikler kattığı zamanlarda yeni terliyordu bıyıklarım ve ülkeyi kurtarmaya soyunmuşken ben, henüz bana romantik hareketlerde bulunan kızlara bakmaya bile utanırken başladığım üniversite, aslında giyiniksizliğimdi, baba parasıyla okumaya soyunmuş ama üzerimde kendimi utandıran giysilerle… Böyleydim ben, buydum, başkası olamazdı üzerimde yüreğimde böyle yoksul öğrencilik varken ve ama onurluydum, dimdiktim…
……… Ve günler ve aylar ve yıllar ne çabuk geçti ki yoksulluklarıma eklediğim kaçak şehir hatları vapurundaki öğrenciliklerime gülebilmeyi beceriyor ve seni yirmi dört saat düşündüğüm için en ağır ve en usta işçi olduğuma inanıyorum… İşçiydi babam, elleri karalar içinde gelirdi her gece iş çıkışı eve ve sanatkarca bir koku doluşurdu odalara, ta ki altında odun yakılan, üstünde su olan ve takunyayla girilen banyo denilen sefaletlikte… Sonra baba kokulu, is kokular yayılırdı odalara..
..