Akbaş Destanı* Şiiri - Gökhan Sarıbıyık 2

Gökhan Sarıbıyık 2
12

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Akbaş Destanı*

‘’Köprülülü Hamdi bey ve silah arkadaşlarına ithafen’’

Yedi düvel düşmanla yangın yeri memleket
Kilit de tutmuyor içerde ki haine
Samsun’ da görününce mavi gözlü bir yiğit
Başladı bizim ‘’ YA İSTİKLAL
YA ÖLÜM ‘’ şarkısı

Bin üç yüz otuz sekizde geçtik
Kırk atlıyla beraber Granikos’tan
Dere
Tepe
Gündüz
Gece
Yürüdük
Önümüze kattık da hain Anzavur’u

Asırlar
Ve asırlar önce
Persleri darmadağın ettiği yerde İskender’in
Ayak izlerini sildik
o karanlık gecede

Dört nala ahaltekeler
Küheylanlar
Dört nala şaha kalkmış yürekleriyle
Kahramanlar
Atlılar
Atlılar
Gece kanatlı atlılar


Kuva-yı Milliyeci Köprülülü Hamdi
Avunyalı Dolman Efe
Yüzbaşı Davud
İshak
Akbaş’ta hazır ve nazır
Teşkilat-ı Mahsusadan
Dramalı Rıza

Yetmiş deriden
Yetmiş körükle yeniden
Deliyorlardı demirden dağları
Ve yazılıyordu anlı şanlı
İkinci Ergenekon Destanı

Hey !
Hey !
Bre dağlar hepten
Hain ve alçak eşkiyarlarla çevrili
Damat Ferid hazretleriyle âvânesi
Kendilerine Humayun bir yer beğenmekte

Bu cennetten âlâ
Bin pınardan mükellef
Peygamberin büşrâsı memlekete
Ayak basanların sahipleri
Lutfetmişler de
İdam fermanımızı buyurmuşlar
Üzerinde altın varakla
Damat Ferid’in Tamgası

Hey
Hey
Hey
Bre gâfil
Ey bezirgan

Biz de döndük sine-i millete
Uludu yetmiş yerde birden ulu bozkurtlar

Elazığ’lı Mehmet emmi’den
Kartallı Kazım‘a kadar
Trablus’tan beri yorgun bu nesildi
Millet

Akbaş’ta bizi bekleyen

Sekiz bin tüfek
Kırk ağır makinalı
Yirmi bin sandık cephane ile
Memâlik-i Osmaniyenin İstiklâli

Başında kara sakallı
Senegalli sömürgeler
Fransız ve İngiliz donanması

1914’te iki yüz on dört bin evladın
Kanıyla yıkanmış pirüpak
Vatan toprağını
beklemekte

Çanakkale Boğaz’ı sessiz
Yorgun
Kibirli
Bir ceset gibi
Soğuk ve hareketsiz

Bir kıtadan öbür kıtaya
Karanlıklar içinde yürüdük
Gökteki hilâldi tek şulemiz

Anamızın ak sütü gibi helâl
Hakk’a tapan milletin
Hakkı olan istiklâl
Uğruna Ateş denizlerinde biz
Ağır
Ağır kürek çektik

Bir orduya bedel
Kırk muzafferle beraber
Zaptettik bütün karakolu

Alnımız ak
Terimiz taze
Yüreklerimizde yanan
Mücevher gibi imanımızla
Sırtımızda taşıdık istikbâli
Ezerken Parion tepelerini
Demirden ayaklarımızla
Marşlar söyledik hep bir ağızdan
İnledi yer gök
Dinledi cihan-ı şumul

Kollarımızdaki yedi düvelin
Damgalı prangalarını
Savurduk dağa taşa

Hangi şuursuzca akıl ki
Bizi öz yurdumuzdan sürecek

Belki yorgundu millet
Belki Yorgundu dualarımız
Fakat çiçeği burnunda Cumhuriyet
Doğuyordu altın ışıklarıyla
Masmavi ufukta;
Batarken
Hiç batmaz olan güneş

Mahşere dek söylenecek
Ya istiklal ya ölüm şarkısı
Ve mahşere dek tütecek
Türkün ocağındaki kızıl ateş

Ey oğul
Eğme başını sakın
Ceddin şehit sen şehit oğlusun
Şühedânın şânına lâyık – bayrak gibi -
Ufkunda semânın âl âl dalgalanmalısın


*Akbaş Cephaneliği Baskını, Mondros Mütarekesi gereği Fransız kuvvetlerince el konulan Osmanlı ordusuna ait Eceabat yakınındaki cephaneliğe Balıkesir Redd-i İlhak Cemiyeti mensubu Köprülü Hamdi Bey önderliğinde 40 atlı arkadaşın 26-27 Ocak 1920'de düzenlediği baskın.

Gökhan Sarıbıyık 2
Kayıt Tarihi : 12.4.2023 23:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şiir 2022 yılında 1. Mehmet Akif Ersoy şiir yarışmasında dereceyle onurlandırılmıştır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Can Aydeniz
    Can Aydeniz

    Elinize sağlık

    Cevap Yaz
    Gökhan Sarıbıyık

    Teşekkür ederim .

TÜM YORUMLAR (2)

Gökhan Sarıbıyık 2