Şimdi burada,
zamanın kıyısında duruyorum.
Saçlarım rüzgârda,
ayaklarım çamurda.
Bir yanda geçmiş,
diğer yanda gelecek,
ortada,
ben.
On sekiz.
Gece,
şehrin ışıkları
camlarımdan süzülürken,
düşünüyorum.
Çocukluğum,
o küçük ellerim,
nasıl da tutunamadı
büyümenin hızına.
Annemin kucağı,
artık sadece bir anı.
Ellerim kanasa da,
kimse sarmıyor.
Büyümek dedikleri bu mu?
Faturalar,
uçak yapmak için
katladığım kağıtlar gibi
üst üste yığılıyor.
Oyun vaktimden çalıyorlar,
ama ben hala
oyun oynamak istiyorum.
Büyümek,
bir şaklabanlık mı?
Yoksa hepimiz,
sahnedeki palyaçolar mıyız?
Gece yarısı,
telefonum titriyor.
"Tebrikler, on sekiz yaşına bastın!"
Ama ben,
hala küçük bir çocuğum.
İçimdeki çocuk,
bu yaşın ağırlığını taşıyamıyor.
on sekiz,
bir sayıdan ibaret mi?
Yoksa bir yük mü?
Toplum,
bir bataklık.
Doğrular,
para etmiyor.
Tüccarlar,
yanlışları satıyor.
İnsanlar,
mezardaki kimsesizler kadar cansız.
Kimsesizler mezarlığı kadar yalnız.
Bir bardak viski,
en karanlık köşede.
Göz göze gelmek,
bir risk mi?
Yoksa kaçınılmaz bir tutku mu?
Bazı travmalar,
ne yapsan aşılmıyor.
Bazı yaralar,
hep kanıyor.
Yirmi beş dakikadır,
aynı parça çalıyor.
Sıkıldım.
hırkamı kavrıyorum,
tıpkı Luther King ve Malcolm'u
kavradığım gibi.
Çıkarken,
yarım kalan bir hayal
ve bir kadeh bırakıyorum masada.
Tam yirmi beş lira.
Gece,
şehrin ışıkları
camlarımdan süzülürken,
düşünüyorum.
on sekiz.
Ve ötesi.
Ne olacak?
Kim bilir.
Belki de,
cevap,
sadece yürümekte.
Yürüyorum.
Çamurda,
rüzgârda,
zamanın kıyısında.
on sekiz.
Ve ötesi.
Kayıt Tarihi : 20.3.2025 15:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!