Yağmurlarla geldi bana hep bahar,
Çatlamış bir toprak bırakıp gitti.
Mutluluk yağdıran nice sağnaklar,
Gönlümü, hep kurak bırakıp gitti.
İlk sevgim, büyük aşk, son sevdam derken,
İçimdeki kaynak tükendi erken...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
''İlk sevgim', 'büyük aşk',' son sevdam' derken,
İçimdeki kaynak tükendi erken...''
O sevgi yağmurları, o sağanaklar bazen yüreğin en güzel duygularını erozyona uğratmıyor mu sayın Ünal Bey? Aynı geçen yıllar gibi.
Ama, hiç belli olmaz efendim, O kurumuş gönüllerde sessizce sürgünler baş vermiş olabilir yine. Yüreğe kök salmış, sessizce büyüyen... Soldu bitti dediğiniz o güzel duygular, yüreğe yaşama sevinci veren çiçek demetleri gibi öbek öbek açmış, kim bilir?
Öylesine güzel bir anlatım ki, duygulanmamak elde değil... Yüreğinizden yaşama sevinci hiç bitmesin, ellerinizde açan mutluluk çiçekleri hiç solmasın. Saygılarımla efendim.
Tam puan.
Su gibiydi...Aşk gibiydi. İçtikçe kanılmayan....Çok ama çok güzel sevgili Ünal Bey..
Şiirinizin konuğu olmaktan mutluyum..
Sevgim ve saygımla.))
Şiir'in ihtiyacı olan içtenliği yakalamış, elit bir şiir...Tebrikler....
Yüz kişi sırayla dizilmişler,
birden yüze kadar tek sıra..,
birincinin eline bir kucak büyüklüğünde
kar topu vermişler ve demişler ki; elden
ele, ta sonuncuya kadar gönderin.
Onlar da öyle yapmışlar ve ne görseler
beğenirsiniz, yüzüncü şahsın elinde, kar
topu, bir yumurta kadar küçük olarak
eline geldiğini görmüşler. O kadar kalmış.
İşte yıllar böyle insanı kartopu gibi eritiyor.
Yıllar da bizi böyle yıpratıp gitti..
Güzel üstadıma saygılarımı sunarım.
Bedri Tahir Adaklı
yine dizelerde enfes işlemişsinz duygularınızı...
saygılarımı sunuyorum..
Nasıl anlatmalı bu şiiri? Çok uyumlu dokunmuş bir kilim gibi nakış nakış , renk renk, ve usta ellerden çıkmış sanat yapıtı gibi...Anlatamıyorum bir türlü.. çok beğendim çooooooooooooook
Yıllar senfonisine, akların hüzünlü düşüşü...
Elbette çok güzeldi!..
İlmek ilmek örülmüş, mısra mısra dökülmüş sayfaya, salına salına...
Efendim, gönlünüzden ilham hiç tükenmesin diliyorum ve kutluyorum..
Anılar bir resim; soluk ve yırtık,
Sonbahar geçiyor, kış geldi artık.
Her çağım, bende boş, sevgiye açık
Özlemli bir kucak bırakıp gitti
Ustadim kutlarim guzel şiirinizi kaleminiz daim olsun .selamlar
Gönülden kutlarım kaleminize yüreğinize sağlık
Birkaç dize kaldı yıllara sırdaş,
Bir masal bitiyor bak, yavaş yavaş!
Her sevdâ, gözümde iki damla yaş,
Saçlarımda bir ak bırakıp gitti.
devran döner kalır taht
ne çıkarsa hepsi baht
gün gelir biter saltanat
sormaz mısın taçtan b e n i...
Sayın ünal bey,
Böylesi dolu dizelerin karşısında,sessiz kalmak en güzel yorum olsa gerek...
Bu şiir ile ilgili 153 tane yorum bulunmakta