Zaman geçiyor Akmaral, iğdeler çiçek döküyor bak. Şehrin yolları nefhasını kaybediyor. Farkında mısın biz de... Artık ne içimizde koyu maviler ne çiğ sarılar var. Yalnız gri bir burukluk... Sızısını kaybetmiş yara, sargı istemiyor Akmaral. Kalakalmışız öylece. O da değil aslında. Kalakalmayı kabulleniş gösterdi tünelin sonundaki ışığı. Işık mı? Ne ışığı Akmaral?Kuzgunlar tünemiş dallarımıza, biz bahar öykülerinde şafak türkülerini çoktan unutmuşuz. Dilimiz varmıyorsa da ağıtlara, bir matem halini kanıksamanın şaşkınlığı ile düşmüşüz içimize. Kervan da geçmiyor oradan. Hangi el uzanacak, bilmiyoruz. Akıbet Yusufça mı, Yakupça mı olur? Ne dersin, Akmaral ?.. (küçürek öykü)
...
Taner Eker
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman