Tophane’den Fındıklı’ya yürüdüm
işten çıkıp bir akşam.
Ayaklarım eski bir alışkanlığa meyletti
Akademi’nin önünden geçip,
Fındıklı Parkı’na saptım.
Küçükken elde olta, balık tutar,
gölgesinde demirden heykellerin,
peynir ekmek yerdim.
Duvarın dibinde derme çatma bir çay ocağı,
Üniversitede öğrenciyken tam burada kitap okurdum;
sandal gibi sallanırdı oturduğum bank,
can simidiydi sarılırdığım sayfalar.
Gençlik işte, yaprak düşse üşür,
ısınmak için çay içerdim.
ŞOLOHOV’un “Don Hikayeler”inden biriydi;
o duvarın dibinde,
yaşlı bir bulut gibi kendi kendime ağlamıştım.
Karşıda, Üsküdar’a baktım,
Çocukken bir çekiciliği yoktu karşı kıyıların;
Ben o zamanlar çokca aşık olurdum da çabuk unuturdum.
Ya şimdi!
Vapurlar geçiyor,
Ekini biçilmiş tarlalara benzeyen denizin üstünden.
Duman duman saçlarını göğe saçarak,
dul bir gelin gibi geçiyor vapurlar.
En olmadık yerde hüzün gelip buluyorsa
NAZIM’ın Aşkları’yla yüklü bu limanlar,
Ve yürekte sızı hep ayrılığa dair.
Bir akvaryum seyrine dalmışken uyandım;
Akvaryumdan denize düşen biçare bir balık gibi uyandım.
Şimdi bütün karşı kıyılar memleketim,
Bütün memleketlerim sen.
12.03.1999
Aytaç VarolKayıt Tarihi : 3.4.2006 11:55:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Aytaç Varol](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/03/ak-direkli-dumansiz-gemi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!