Ezilmiş bir çocukluk benimkisi
bir iskelenin
vapurların yanaştığı yüzüne asılıdır
üç tekerlekli bisikletimin
lastikleri
Annesiz büyüdüm çünkü
yani serçeydim
kar üstündeki
ve arka bahçesinde
kasabın beslediği kuzu
Dudaklarımı, işte bu yüzden
aile boyu
bir şişeye değdirip
içmeyi severim
gazozu.
Sunay Akın
Aile Boyu
Sunay Akın, günümüzün en tanınan ve sevilen şairlerinden… Kültürlü ve araştırmacı… İşini severek yapıyor, toplumdan hak ettiği ilgiyi görüyor ve bu onu daha verimli kılıyor. Dolu dolu yaşıyor ve çevresine yaşatıyor. Hayatı ve yurdunu seviyor, sevdiriyor.
Ülkemizin ilk “oyuncak müzesi”nin fikir babası, emektarı ve sahibidir.
Bütün sanatçıların anavatanı çocukluklarıdır. Hayata ve olaylara şaşarak baktıkları, gerçeği olduğu gibi değil de kendilerince yorumladıkları bu dönemin izleri hayatları boyunca peşlerini bırakmaz.
Anlatıcının başarılı olmasını sağlayan en belirgin hünerlerinden biri “neyi, ne kadar abartacağını” bilmesidir.
Ezilmiş bir çocukluk benimkisi
-Ne kadar ezilmiş?
-Çoook!
-Ne kadar çok?
bir iskelenin
vapurların yanaştığı yüzüne asılıdır
üç tekerlekli bisikletimin
lastikleri
Üfff! Siz bir vapurun kıyıya yanaşırken o koca gövdesiyle iskeleye abanmasını izlediniz mi? İskelede kamyon bile değil, resmen yoldizer ve kepçe lastikleri asılıdır ve ezim ezim ezilir; o koca geminin hasarsız bir biçimde yanaşabilmesi için. İşte benim çocukluğumun aklımda yer etmiş anıları böylesine yürek paralayıcıdır.
Ezilmiş bir çocukluk benimkisi
Yalın ve apaçık bir anlatım… Etkili ve etkileyici… Ayrıntıya girmiyor şair. Esasen şiir, bir bakıma karikatür gibidir. Karikatürü tanımlarken denir ya “Çizgiyle mizah yapmaktır, hem de az çizgiyle…” Şiir de öyle,“az ve ahenkli sözlerle çok ve etkileyici şeyler anlatabilmek.”
Annesiz büyüdüm çünkü
Şair, bütün sıkıntılarının kaynağı olarak annesizliğini görüyor. Onu koruyacak, saracak, ısıtacak bir annesinin olmaması… Bir köylüden mi duymuştum yıllar önce: “ Anan yoksa kimsen yoktur evlat! ” sözünü hatırlıyorum yine…
yani serçeydim
kar üstündeki
Kar üstünde bir serçe gözlemlediniz mi? Serçeler ne ayıların yaptığı gibi vücutlarında ne de sincapların, karıncaların, kargaların yaptığı gibi kuytu bir köşede kışlık yiyecek biriktirmezler…
ve arka bahçesinde
kasabın beslediği kuzu
Kasabın “beslediği kuzu” olmak… Gecede gündüzde, uykuda uyanıklıkta her an sana yiyecek veren o elin, birden sana neler yapıvereceğini kestirememek… Tedirgin, ürkek, sevimli veya umursamaz görünmeye çalışarak yaşamak…
Dudaklarımı, işte bu yüzden
aile boyu
bir şişeye değdirip
içmeyi severim
gazozu.
Şair, yine okuyucuyu şaşırtıyor. Bu tedirgin, ürkek ve güvensiz yaşayışla gazozun ne ilgisi olabilir ki? Şair, çok iyi bir gözlemcidir. Bir karganın elindeki cevize, bir sokak köpeğinin bulduğu bir kemik parçasına, bir köprü altı çocuğunun kirli elleriyle sımsıkı kavradığı ekmeğe bakın, gözlemleyin, şairin gazoz içişini ve neden şişeyi yutarcasına ağzına soktuğunu anlayabiliriz.
Bu dizelerde “dudaklarını şişeye değdirerek içmek” yapılan işin coşkusu ve kavrayıcılığına pek uygun düşmeyen zayıf bir anlatım kalmış ama şiirin bütünü içinde eriyor. Buradan kaybettiği etkiyi şiire isim olarak da kullandığı “aile boyu” deyişiyle kat kat fazlasıyla kotarmış zaten.
Çukur
Bilerek mi yanına almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terk etmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukuru
Orhan Veli şiirlerinde bulduğumuz muzipçe zeka oyunları daha derinleşerek, kültür ve anlam zenginliğiyle kökleşerek el vermiş, güç vermiş sanki Sunay Akın’a. Onun bu özelliği çok bilinen ve sevilen “Çukur” şiirinde de kendini hissettirir. Anlamca birbirini tamamlar.
Sedat DemirkayaKayıt Tarihi : 21.9.2008 00:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!