2-Kişi bunu, doğumuyla ve biyolojik ön doğum gerilikleri ile devir alırlar. Böylesi biyolojik engelli gerilikler şöyle belirtilebilirler: Söz gelimi birçok hayvan doğduktan birkaç dakika ile bir kaç saat içinde yürürler. Oysa insan daha geç yürür. Yine kimi çok hayvanlar bir kaç ayla, insana göre çok kısa olan bir kaç yıl içinde, doğum yaparlar. Oysa insan 13-15 yıl aralığına dek bekler.
Yani, insan yıllar sonra ancak üreme olgunluğuna ulaşır. Yine çok canlı kıllı ve tüylü ya da post ile doğar. Oysa insan giydirilmeye muhtaçtır. İnsanlar, doğumdan sonra, adeta dölüt devri özelliklerini sürdürürmüş gibi, embriyo dönem özelliklerinin baskısı; insanların yaşamında egemen olaraktan bir müddet daha sürer gider. Hayvanlarda bir yavrunun anaya muhtaçlığı, kısa iken; insan yavrusunda bu hal çok daha uzundur.
Bu tür doğum sonrasındaki, biyolojik dölütçü düzey gelişmesinin yarattığı uzun süre anneye bağlı kalmak, insanların sosyal yaşamlarının ortaya çıkmasında çok katkın bir alışma var oluşun kendilik devam eder oluşudur da. Ya da bu biyolojik olan gecikmeli kısmi gerilikler, yavrularının da anayı ve grubu takipçi olmalarının da nedenidirler. Dolaysıyla insanların sosyal yaşama kiplenmelerinin bir çok temel nedenlerinden biridir.
Yani insanlar doğumla, daha uzun bir süre, bakıma muhtaç bulunur düzeydedirler. İşte bu insanın diğer canlılara göre, doğuma bağlı gerilikleridirler. Doğuma bağlı olarak insanın; doğurana muhtaç oluşu ile yaşantılaşmasını ilişkiler. Burada, doğan bireyin, muhtaçlığı vardır.
Muhtaçlık bebeğin, daha doğduğunda, rahim embriyo koşularındaki gibi olmasıyla dıştan giderilen tamamlanıcı gelişme sürecine ve sosyal elci bir ilgiye gereksinimi vardır. Yürüyememe; beslenme, barınma, korunma gibi doğum sonrasındaki gerilikleriyle bebeğin; temel hayati yaşamsallarına olan ihtiyacı nedeni ile doğan bireyin; bir süre daha ananın (rahmin) ilgiselliğine ihtiyaç duymasındaki ana zorunluluktur. Bu bağlamda doğuran ve eski sosyal yaşam, bebeğin süreççe devam rahmidirler.
İkinci olaraktan doğan bireyin, farkında olduğu ya da olmadığı çevre etkimeleri karşısında bebeğin; doğum öncesi ana rahminin hazırcılığına değin bir yönelmesi vardır. Doğuran rahim, yavrusunu belirlemiştir. Bu belirlenme içinde tam gelişmemiş olan embriyo gerilikleri, doğan çocuğa dışarıdan olacak tamamlanma olaraktan yüklenmiştir. Bu erken doğum ya da doğumsal gerilik, doğan bireyde rahmin güvencesi olan cennet algısına sığınma duygusunu veya rahim içi koşullara bağımlılığın bir süre daha dışarıda devam etmesi aitliğini de var eder.
Erken doğum ve eksiklerini sağlamak gibi bu iki çelişen girişme, doğan bireyin; kendisini doğurana bir eğilimi olaraktan yansıyacaktır. Kişiler, embiryoniyece duygu olarak, tam gelişmeden doğumları nedeniyle bir girişme içinde olurlar. Yani bu eksikliğin eğimce ve bilmezce, telafisi içinde olurlar.
Bu eksiltiyi sağlarcı girişme devim alanı, büyüdüklerinde de kendi katkılıklarıyla da olacakla sosyal birlik içi sağlayışlarına kendiliğinden bir katılımcı olurla, eğilimleştirilecektirler de. Eğilimleşme demek, beliren ihtiyaç ya da duygulardan birisinin, yoğunlaşarak ağırlık merkezi olması ve bireyi o eksen etrafında devinişle yönlendirmesidir. Eylemsel olaraktan da, bu eğilimin; devinimci; olgucu süreci, bir yöne doğru, akıtmasıdır. Buradsaki bireyden kasıt, biyolojik birey olan ben alt parçadır.
Doğum yapanın rahim içi koşulu, doğurduğu kişiyi belirlediği eksikliklerden ötürü de kendi üzerine bir yansıması olacaktır. Bu yansıma doğuranda da, belirlediği ile belirlenişe neden olacaktır. Kendi rahim içinin tam teşekkül ettiremediği eksiklik belirimlerinin yavru atımıyla devam eden süreci doğuranın kendisine yansıyan tamamlayıcı iç tepileri de doğuranın da yavruya (parçayı tekamüle değin olan yönelme şekline) dek algısına dönecektir.
Doğan yavru bir çeşit çaresizlikler ve dış baskının hücümuna maruzen, yine doğuranın, doğana göre mükemmeliyetçi olan, cennet algısı olumlamasına (eksiğin tamamlanmasına) kapılır. Yavru ihtiyati muhtaçlığının giderilmesine değin, bu aitçi referansla, doğurana yönelimli oluşla, belirlenmesinde; yavruyu anaya doğru, ananın kendisine bağlayacaktır. Burada yavru bir kıpırtıyı bir muhafazayı ana takibi olacakla algılayacaktır. Ananın yavruyla kurduğu rahim içi duygu bağı, dışta da yavrusuyla buluşursa bu tarifsiz bir aidiyeti tamamlanış olacaktır.
Her ayrılış gibi, doğumda da bireylerde bir kavuşmadır. Hemde için, dışla; dıştan dolaşışla olan bir kavuşmasıdır. Bir, eksikliğin çekenle çekilen arasındaki bütünleşmesidir analık. O dönemde babalık biraz daha sosyal öğrenmenin bir öğesidir. Eksikliğin, sağlayış yapacak olan eğimiyle aktifleşen yavru; bu eğimin kendisini yönlendirmesine bir ait oluştur. Embiryoya dair bu, gelişme eksikliğini tamamlamaya girişen süreçlerinin tetikleyicisi olan eğim, cazibe ve aidiyetti ilişki şekli olacaktır.
Bu sosyal aitti yaşamın kendilik ilişkilenmesine dair oluşma, yeniden sağlayışlara dönüşerek dışta sürmesidir. Doğuranda, kendisinde kopan, kendisinden ayrılan parçanın, ayrılışla bıraktığı boşluğu duymaktadır. Anne, doğum için günlerce bir eziyet çekmiştir. Bu eziyetlerle anne; vücut kimyasının değişmesiyle, vücut bazal ısısı ve vücudunun bazal metabolizması, değişmelerindeki basınçlara dek alışmaların bile farkının duyumunda oluş güdülemesi içindedir.
Bir tür hamilelikteki yük oluşun etkisinden kurtulmanın, doğuranda çeşitli içsel ruhsal yansılanması vardır. Bu yansılanmaya yöneliş, doğuranın vücut kimyasını, metabolizma süreçlerini ve bunun fiziki şimik aktarımı olan ruhsal değişmelerin kendisini, annenin kendi beynine kazıyan bir süreçtir. Bu beyne kazınan yansıma sizin parçanızdır. Sizde boşluk bırakan sanal algıyı ve bu algının çocuk olan sürecini siz dışarıda kontrol etmenin sahipliği ile ve dışarıda süreci kontrol etmenin güvencesi içinde size ait oluşu ve size ait kılmayı da gerçekleştiriyorsunuz.
Doğuranlar, çocuğun anne bedeninde; adeta koparak ayrılışının, duygusal şiddet ve gerilimlerini yaşayıp, bu ayrılışın rahatlatır olmasını da elbet duyacaktır. Hem de yine bütünde ayrılanın, bütünde bıraktığı boşluk izinin dek eksikliğine kavuşmaya yönelen, sahibi yet duygusunu ortaya koyacaktır.
Bu, duyulan ihtiyacın tamamlanmasına eğilimleşmedir. Bunlar çekimlenmenin, cazibe oluşun, adeta biyolojik duygulu manyetik yansımasıdır. Doğum yapan birçok canlı da, dişilerin, erkeklere göre, sosyal oluşa birazcık daha fazla eğilimli oluşudur. Erkeğinde dişiye olan koruyuculuk eğilimleşmesi de özelliklede libido ihtiyaç eğilimleşmesinin etkisel çekiciliği ile olan bir yöneyleşiştir.
Doğanın en önemli yasallıklarından biriside kusuru yarara dönüştüren evrimleşmesidir. Evrim kimi hatalardan başarı çıkarır. İnsanın doğuma bağlı olaraktan, daha uzun bir süre embriyaldi geliştirme süreçlerine bağlı kalır olmasına dek güçsüzlüğü; insanda akıllı olmanın bir yöneyleşmesi olacakla, güçsüzlüğün bu kabil bir telafisi gibi anlamak olasıdır.
Doğum öncesi embriyo gelişmesindeki yavaşlık ve gerilikleri, önce toplumsallığını sonra da teknik beceri akıl diyalektiği yoluyla, toplumsal özgürleşmesi içinde aşılmıştır. Tabii bu süreçte beyinsel öznelliklerin gelişmesi yanı sıra, toplumsal yapı geliştirmesi de çok gerekli bir yaşantılaşma baskısı olmuştur. Yani dene bilir ki insanın bedensel güçsüzlüklerinin karşılanması, beynin yetkinleşmesi gibi bir yararın da dış süreçlerini ortaya koymuştur. Bu, hatadaki gözetilen yarardır.
Doğal düzlemli, organik ve inorganik süreçlerin, asıldan elektrik elektron düzen aitti, eğim yasallığı süreci olan birleşme ayrılma döngüleri, aidiyet süreçlerini yansıtmanın da bir çekimleniş süreçleri olaraktan da, okunabilmelidir. Bu elektrostatik eksenli temel girişmeci devinimler, öznel düzeydeki benimsenir olan, aitti kılan; çekimleşmeli veya ayrıştıranlı davranışları da, yansıma yoluyla başlattı.
Özne bağcı seçicileşmeler de; elektron kabuğun artı eksi kutup devinmeleri üzerine duygu eğilimini giriştirdi. Zaten elektron kabuk eğimi, sizin yapınızda da ve sizde de var olan temel elektrostatik bağın, hemen yanı başında haz elem yansıması belirdi. Bu inorganik elektrostatik olanın, daha özne düzenli organik sınırlanan tercihlerin seçimiydi. Daha bir karmaşık organik girişenli olan; sevgi ve nefret bağcı, öznelci alan gerilimleridirler. Öznelci haz-elem veya çeken-iten seçicilikleridirler. Ya da haz ve elem devinimleşici, seçme ayıklama kriterleridirler.
Sosyal düzenli boyutun sizi, aitti kılıcı devinme çekimleşmeleri de, kendisine göre bir alt düzlemlerin üzerine girişen komplike girişmedirler. Temel gereksinimlerdeki dıştan olan karşılıklı sağlayışçı devinmeli seçme ayıklama girişmeleri; öznenin haz ve elem duyguları üzerine, geniş bir boyutla devinirler. Yine bu aidiyeti çekimlenişin toplumsal boyutu, öznel ve sosyal aidiyet çekimlenişler üzerine olan bir inşadır. Bu özne ve sosyal aidiyetler üzerine, üretim ilişkilerini ortaya koyabilmenin ve yine nesnel değişim ilişkilerini ortaya koyabilmeleri gibi bir yığın çekimleyicilerin giriştirildiği, devinmeli düzlem boyutudurlar.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 2.7.2010 12:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!