43-] Güruhlar, yasalarda olmayan bir hakla; hem yargıç olup, olası yakma yıkma türünden hükmünü verebilmektedirler! Hem de bu türden kalkışmalarla olayın sonuçlandırmasına dek vahşice cellatlıkları hiçte güruhla meşru olmayacaktır? Bir sanal ilam hükümle, yakmayı, yıkmayı, kıtali yapan güruh, güya kendilerince kutsal olanı korumuş olacaktırlar! Tabii ki kendi mantıklarınca? Bir iç huzur hezeyanını duyacakları ve böylesi sanrılarla mutlu olabileceklerinin olasılıkları hep vardır! Burada şunu da belirtelim; kâfir hükmü, günümüzdeki hiçbir demokratik mahkemenin, kararları olamaz.
Bu tür algı çarpıklıklarını taşıyan nekrotiklerin, tecelli oluşumlarındaki mağdurlarından da, hiç bir kimse, kendilerine bu türden yapılan bir saldırıyı, misillemeyle meşruluk addetmezler. Mahkemeye başvururlar. Hiç kimse adına ve hiç bir şey hesabına, meşrulaşmanın vehim sel algısıyla, totem tabu zemini yaratıp da, saldırmazlar.
Ve yine saldırılan mağdur gruplar, kendilerince haklı, çarpık bir sanrı makul itesi oluşturup, saldırma nevrotik bozukluğunu dahi göstermezler. Diğerleri kutsala atıflı, aiti özlü sözlerle, sanki kutsalın bir uzvuymuş gibi, kutsalın bir düşünce fonksiyonu gibi, davranma olasılığı gözetebilirler! Üstelik kendilerini toplumun meşru savcısı, hâkimi, cellâdı (infazcısı) , jandarması ve hata gizli haber örgütü yerine, koyabilen kişilik bozulması travmasına dek, işi götürebilmektedirler.
Bu tam bir obsesif kompülsif reaksiyonla, dissosiyatif (kişilik bölünmesi) bozukluğunun, toplu bir davranışına dönüşmesidir. Böylesi olayların düşünmeleri, bunu akla getirmektedir. Toplumsal olanı idrak edemedikleri açıktır. Toplumsal yapıda, toplumsal kurumların işlevlerini, sanki bunlara özel olaraktan görev edilmişler, gibi davranırlar. Bir sui zanlarını, çevreli gerçekle, kişisel duygu ve kişisel ilkel yanlarının kışkırtılmalarıyla ve konuşulanların karıştırılmasını yapabilmektedirler.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış