TAMARANIN GÖZLERİ (AH TAMARA)..
Ah/Tamara öldüren aşkıyla ölümsüzleşen dev kadın; sanki göbek bağımızı aynı kişi kesmiş.
İkimizin de kaderi güneşin saçlarında.
Sen ellerinde kandillerle güneşin batmasını bekledin, ben doğmasını bekledim kucağımda hasretlerle...
Senin umutların güneş ayaklarını göle sarkıttığı anda biterdi, benim umutlarım gün batımına karışıp güneşin kızıl saçları arasında inzivaya çekilirdi. Hem ne fark eder ki? Her zaman, her yerde beklemek beklemekti.
Hasret bu denli sokağa taşmışken gelmediği her lahza bir kıyametti.
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bir efsane penceresinden içeri bakan günümüz şair yüreği neler hissediyor., neler görüyor...
Bunun için çok güzel bir örnek...
Sayın Nimet Öner'in kalemine sağlık...
tamara senin kaleminden ne güzel canım arkadaşım...tek kelimeyle muhteşem...tam puan bu güzel çalışmana...sonsuz saygılarımla..
Ah/Tamara; Kaderiniz aynı göbek bağınızı aynı kişi kesmiş kesin, sen güneş ben gece,
Müthiş bir şey,çok sevdim.YUVASIZ KUŞ
Değerli Hanımefendi Arkadaşım; İkinizin de kaderi güneşe bağlı ama ters istikamette. Bu ilk cümlemizi okur okumaz aklıma bir fıkra geldi alakasız yerde. İzninizle anlatayım... Bir köylünün iki kızı vardır ve ikisini de yaban ellere gelin ederler. Bir sene sonra kadıncağız, ''Bey,kızlarımızı bir ziyaret edip gel halleri nicedir bilelim'' der, adam düşer yollara. İlk kızının eşi çiftçidir. Adam hoşbeşten sonra sorar kızına,''kızım ne haldesiniz?'' Kız cevapla,''Babacığım tarlayı ektik, Allah yüzümüze bakar da yağmur yağarsa yüzümüz gülecek'' Adam veda eder ve diğer kızını ziyarete gider. Onun eşi de kerpiç ustasıdır. Yine hoşbeşten sonra adam kızının hatrını sorunca, ''Babacığım, beyim kerpiçleri kesti kurumaya bıraktı, eğer yağmur yağmazsa yüzümüz gülecek'' diye cevaplar. Adam döner gelir evine. Hanımı heyecanla sorar kızlarının durumunu. Adamcağızın cevabı trajıkomiktir. ''Hanım, birinin anası ağlayacak ama hangisi bilmiyorum.'' ... Köylü bilmiyordu hangisinin anası ağlayacak; Ama bizim bildiğimiz bir şey var ki, sızlayan yürekler hep aşıklarda. Saygıyla selamlıyorum.
akdamar vede tamaranın hazin öyküsünü çok güzel anlatmışsınız kaleminiz muradiye şelalesi gibi cağlamış tebrikler
Kişinin geçmişte yaşanan bir olayı günümüzde kendi yaşantısıyla pekiştirmek veya kendi yaşantısını geçmiş ile pekiştirmek.Farklı bir duygu...
Eğer Tamara bugün bu koşullarda yaşamış olsaydı şüphesiz sevdiğine kavuşurdu.Ama gelin görün ki 1092 yıllık bir geçmişe sahip bir efsane olduğu rivayet edilir.Tabi keşiş neden kızının mutluluğuna mani oldu? Orası da muamma...
Ve genç delikanlı son nefesinde bile Tamara'yı sayıkladı,ama ortada bir eksiklik vardı.Delikanlı Tamara'ya giderken Tamara'nın delikanlıyı korumak için feneri yakmamaması ve keşişin bunu fırsat bulması genç delikanlının sonunu hazırladı.Ve kötü olan ise genç delikanlının,feneri Tamara'nın yaktığını bilip rotasını ona göre değiştirip yüzmekten yorgun düşüp ölmesi,son nefesinde bile hala Tamara'yı sayıklaması...
İşte bazı aşklar kıyaslandığında tanımı olmuyor.Soluksuz öylece kalakalıyorsunuz.
Efsanevi bir aşk ile efsanevi bir deneme.Bu güne kadar kimse Tamara ile ilgili böyle bir çalışmaya yer vermemişti.Ki vermişsede ben karşılaşmadım henüz...
O yüzden yürek sesiniz hiç susmasın.
Ahtamar adası ve Tamara' nın hazin sevda öyküsü.Aradan asırlar geçse de unutulmayacak. Değerli kaleminizde şiir diliyle bir kere daha ölümsüzlük suyunu içimiz. Kutlarım, sevgimle Nimet Hanım. Nicelerine...
Ah/tamara,kelebek kadar narin kuş kanadı kırılganlığında.Kilise'nin taş duvarları bile yangınlarını söndürmeye yetmedi.Sevgilinin diyarından esen rüzgarlar hasretini dindirmedi.Kim bilir kaç gece Meryem Ana'nın huzurunda ellerin duada sabahladın.Ve sustun sabır taşını çatlatırcasına...
kutlarım Şairim çok harika bir çalışmaydı... kaleminize bereket...
Öyküyü biliyorum.. En azından 'ana temasını...' Van Gölü içinde bir ada... Adada tecrit edilmiş Tamara...
Ona rağmen 'ateşle' anlaşan, ateşle oynayan iki sevdalı...
Zaten her sevda biraz ateş, sonrası da 'kül' değil midir?
Şaire 'farklı zamanda' yaşasa da Van'da, belli ki onu da Tamara'nın kaderine benzer bir sevda yakalamış... Hep beklemiş, hep umudunu 'güneşe' çevirmiş... Ama aynı kaderi paylaşmış, anlattıklarına bakılırsa...
Etkileyici bir anlatım... Kutlarım Nimet Hanım...
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta