Tüm nevlere bir sima, sanisi etmiş taksim,
Ruha uygun veçheyi, takdir etmiş yaratan.
İnsan için takdiri; suret-i Ahseni takvim!
Yapmış arz’a halife, addetmemiş sıradan!
Saniine şükranı, görev bilen kendine,
Anlamıştır bu sırrı, ram olmuştur son dine!
Kimki edip tegafül, hakka Hamdi terk etse!
Mutlak olur o dallin, yazık eder kendine!
İman elzem insana, sonra Salih ameldir!
Salih amelin tersi, daim tulu emeldir!
Fanilere vurulmak, hüsran olur mümine,
Ticareti sadece(!) merhametsiz elemdir!
Manen eden tekâmül, hayvanlıktan kurtulur!
Çıkar ulvi makama, sonsuz saadet bulur!
İbadeti terk eden, mahrum kalır feyizden,
Hayvan bile olamaz, yılandan sefil olur!
İşte sana iki yol, ya hayvan ol ya insan!
Sireten habis olan, değildir gerçek insan!
İki âlem zindandır, münkir ruhlu sefile!
Tadamazsın huzuru, şayet nefsine kansan!
Kulluk büyük şereftir, yalnız hakka olursa!
İbadet-i taatle, Rabbe mahbub olursa!
O izzeti bilmeyen, düşer türlü zillete,
Sükût eder esfele, kula bir kul olursa!
Kayıt Tarihi : 26.4.2007 10:55:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Cihat Şahin](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/04/26/ahsen-i-takvim.jpg)
Aşkın metafiziğine dair görüş serdeden Islam arifleri, aşk kelimesini sevginin en ifrat, en ileri derecesi olarak açıklarlar. "Aşk" Arapça bir kelimedir ve "aşaka" kökünden gelir. Aşaka, Türkçede "sardı" demektir ki, sarmaşık bitkisinin anlamı da buradan gelir. Yani bir nesnenin bir nesneyi sarması, sarmaşığın bir ağacı sarması, ona dolanması gibi. Aşk da aynen bunun gibidir; mâşuk aşıkını sevgisiyle iç aleminde, vücuduyla da dış alemde sarmaya başlar. Sarmaşık, sarmaya başladığı ağacın özsuyunu emmek suretiyle gelişmeye başlar. Bir süre sonra ikisi bir fizik, bir beden olmaya başlarlar. Bu yakınlaşma ve birbirini sarma, birbirini örtme neticesinde aşık artık maşûkuyla, fiziki alemde de bir vücud olmaya doğru yol alır. Aşıkın maşukunda kendini fani etmesi, yok etmesi aslında aşkın fonksiyonunun iki aynı parçayı birbirine doğru çekme kuvvetinde ortaya çıktığını gösterir. Bu durumda aşk aslında bir tür çekim kuvvetinin adı olmaktadır. İki aynı parçayı bir araya getirmede, dağınık duran parçaları bir araya getirmede en aktif ve en dinamik güç aşktır. Nihayetinde, kavuşma ile beraber (vuslat) aradaki ikilik kalkıp tek vücud -tek bir ağaç- olmaya başlamalarıyla aşık maşûkunda, seven sevgilide kendini eritir, yok eder. Yani bu yolun sonunda ölüm vardır. Bu yüzdendir ki hep aşkın sonunun ölüm (fena) olduğunu söyler ârifler. Zira aşık, mâşûkunda kendisini fani ettiği, yok ettiği anda varolmaktadır. O, yanmış küllerinden yeniden doğmaktadır.
Aşk tabirinin ışk ve aşeka kelimesinden türetildiği doğrudur da Rukiye kardeşim, maşuğun aşığı öldürdüğü ifadesi doğru değildir. Zira burada ölen sarılan aşık değil, kendisine sarılınıp öz suyu emilen maşuktur. Yani zavallı ağaçtır. Sizin bahsini ettiğiniz felsefe ise, vahdet el-vücut felsefesinin iddiasıdır ki, ne dinen ne fıtraten ne de ilmen hiç bir değeri yoktur. Yani, tamamen bir zırvadan ve şirkten ibarettir vesselam. Fıtri ve meşru olan sevgi türü ise muhabbet-i meşrua dediğimiz kitabi ve fıtri muhabbettir.
Hayırlı çalışmalar.
İbadet-i taatle, Rabbe mahbub olursa!
O izzeti bilmeyen, düşer türlü zillete,
Sükût eder esfele, kula bir kul olursa!
Cihat Şahin
Selam Cihat Kardeşim
beğeni ile okudum.Yüreğine sağlık diyorum.İman terennüm eyledim.
Tam puan Listemde
TÜM YORUMLAR (12)