ben hüznü erittim sen doğmadan
kederleri yok ettim yalnızlığımın tavanarasından
bir kuş kadar yürekli ve özgür oldum
kurtuldum elemlerin korkunç yarasından
doğdun ve hüznümü geri verdin
şimdi hangi yenilgiye yanayım ben
güllerin kurumasına mı ağaçların çeki(li) p gitmesine mi
hangi yangına koşayım susuz çaresiz
kaç kaleyi kaç gün daha tutabiliriz böyle
biliyorum düşecekler
uzaktan sevdik hep sevdiklerimizi
'seviyorum' demek dilimizde çözemediğimiz bir düğüm...
bir 'üçüncü nesil'iz köksüz ve dalsız
ne altmışsekizlilerin militarist ruhu var bizde
ne de yetmişlilerin dervişane hippiliği
tutkular dilimizde bir düğüm
gizli bahçelerimizi yıktılar
plazalar dikmek için üstüne
atıldık, satıldık, örselendik
bulvarlar açıldı üstümüze
kelimeler en büyük yalancılardır aslında
ben 'kalp' derim sen başka bir şey anlarsın,
'sevmek' derim, herkes sessizleşir...
bir sen anlarsın
içimizi sarmalayan o garip ışıgın
peşinde avare güzeller
uzansak tutacagız pişmanlıkları
ve umudu baglayacagız düşkırıklıklarına
ucundan tutup aşkın
nerden bilsin prensi öpen zavallı kız
karşısında bir kurbağa bulacağını
önüne avuç dolusu yalanlar
serpilmiş gençliğinin
masalımsı yanılgısının finalinde
böyle bir sahne bulunacağını
-kontesin 'daisy gel kızım' dediği köpeğidir-
bilmem hangi barda hangi danslar yapılırken
bizim evde proleter iftarlar yenirdi
ve biz dansetmezdik, bilmezdik çünkü
-bir buçuk metre kazmanın sapında bir metre çocuk-
ne yedi tepeli şehirde bekleyenimiz
ne de iğne ucu umudumuz var
bütün dünyayı dolaşsa bile
bizim semtimize uğramaz bahar
gam taşıdım yıllarca
babil kuyularından
yeminlerim vardı iştar'a adanmış
ben yılmadım yıllar yıldı
milat kollarımda bayıldı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!