Ahmet Uluçay - Ahmet Uluçay: Yıllarca Ka ...

Ahmet Uluçay
4

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

“Ben çocukluğumda takılıp kalmış bir sinemacıyım. Yaşadığımız çağı hiç sevmiyorum. Benim bütün hayatım çocukluğuma yakılmış bir ağıttır, sinemam da öyle. Her şey geçmişte kaldı. Köyümüzün bir mimari dokusu vardı. Şimdi yıkılıp yeni beton binalar yapılıyor. Bu bakımdan ben filmlerimi yaparken mekân bulmakta zorlanıyorum. Kolaj yapıyorum. Parçaları bir o köyden, diğer köyden, başka köyden.

Evimize giderken kapının önünde annem kardeşimle elimize birer çıra tutuştururdu. Biz böyle karanlığın içine ateş böcekleri gibi dalardık. Ama daha köşeye varmadan çıralarımız sönerdi yakmak için yine dönerdik, yeniden varırdık o köşeye ve yine çıralarımız sönerdi. İşte ellerimizde çıralar, gölgelerimiz duvarlarda, böyle büyür küçülürdük, insanlar geçerler yanımızdan, böyle yıldız böcekleri gibi karanlığın içinde ellerimizde gaz lambaları. Gölgeler, gölgeler, gölgeler. Köyün bütün duvarları benim için her gün devam eden böyle fantastik bir sinemaydı.

Sinema dünyayı kurtarabilir mi bilmiyorum. Ama ben niye film yapıyorum? Söyleyecek bir derdim var, söyleyecek bir sözüm var. Bunların çok önemli şeyler olduğuna inanıyorum. Zaten insanlar söyledikleri sözün önemli olmadığını düşünüyorlarsa, bundan en küçük bir kuşkuları varsa, söylemesinler o sözü. Ben önemli şeyler söyleyeceğime inanıyorum. Hangi ulustan olursa olsun, hangi dilden, hangi dinden olursa olsun, bütün insanlara söyleyebilecek bir sözü olan, çok içten, çok samimi, çocuk gözüyle yapılmış filmler sunuyorum. Çünkü çocuklar dünyaya çıkarsız bakıyorlar. Daha temiz, daha arı, daha duru bakıyorlar. Ve böyle bakılmış bir dünyada ben kan dökülmeyeceğine inanıyorum, savaşların olmayacağına inanıyorum, çevre kirliliğinin olmayacağına inanıyorum. Dünyanın bütün problemlerinin değil belki ama birçok probleminin aşılacağına inanıyorum. Onun için benim kameram bir çocuk gözüyle dünyaya bakıyor, bakmaya çalışıyor.

Eşimi sinema tutkum yüzünden yoksulluğa mahkûm ettim. Yoksulluk utanç da getirir. Hele bizim buralarda, sosyal yarışı kaybettiğin an, dışlanırsın. İnsanlar ahlaksızlığı bağışlayabiliyor ama acizliği asla. Çal, soy, yeter ki yoksul kalma. Ben Beyoğlu’nda, koltuğumun altında senaryolarla kapı kapı dolaşırken, evin faturalarını, çocuklarımın bakımını eşimin üzerine yıktım. Benim gibi bir sorumsuzu yönettiği için, o büyük yönetmendir.

Tamamını Oku