-- Ahmet Tığlı'nın Sözcükleri

Deli Mavi
58

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

-- Ahmet Tığlı'nın Sözcükleri

Merhaba sevgili dostlar,

Deli Mavi Sevdalar grubunun 20-26 Ekim tarihleri arasında haftanın şairi seçilen Sn. Ahmet Tığlı beyefendi ile keyifli bir söyleşi yaptım dostlar. Kendisini yakından tanıyacağımız ve şiire olan bakışını çözümleyeceğimiz bu söyleşinin en güzel yanı sanırım verdiğim sözcüklerden oluşacak şiiri beklemekti. Şiirin anahtar sözcüğü Babildi ve Ahmet Bey şiire adını verircesine kullandı bu sözcüğü. Keyif alarak okuyacağınız söyleşi ve şiir için kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

RA: Şiirin sizdeki tanımıyla başlayalım söyleşimize Ahmet Bey. Sizin için yaşam biçimi olması dışında şiir nedir?
AT: Şiirin binlerce tanımı olması, zaten kendi içinde şiirin ne kadar zor anlaşılmaz bir edebi sanat olduğu noktasına taşıyor bizi. Yapılan binlerce tanım içinde bana en çok akla yatkın olanı şu: Şiir kuşkusuz dil içinde ayrı bir dil yaratmaktır. Bu nasıl olacak derseniz sözcüklerin mucizevi kullanımı sayesinde olacaktır. Sözcükler somut varlıklardır. Biz şiir deyince bu sözcükleri değil, bu sözcüklerin ardındaki zemini kavramamız yani, sözcüklerin arkasındaki o uçsuz bucaksız âlemi görmemiz gerekiyor. Nesneyi ne kadar soyutlayabiliyorsak o kadar şiir demektir bu. Bir şair “Balkon” diyor ama, aslında balkonu değil,bir tatili anlatıyor.Balkonla tatil arasında bir illiyet kuruyor,ikisinde de dinlenme mümkün.İşte şair eğretileme(metafor) metodunu kullanarak ulaşıyor bu fikre. Balkonun kendi öz anlamında alınan sözcük şiir dilinden oldukça uzak.

RA: İlk şiir kitabınızın adı olan SEVGİ MERDİVENLERİ’ni bir zamanlar rumuzunuz olarak da kullanıyordunuz. Anlamca sevgi, aşaması olan bir duygu mudur?
AT: Sadece sevgi değil, her şey değişime tabidir.Değişime tabi olan her şeyin inişi çıkışı vardır. Bir âlim değişmeyen sadece değişimin kendisidir der.Çok seviyorum,az seviyorum ya da sevmiyorum demek bile bunun bir derecesi aşaması olduğunu gösterir.Bu bir merdivendir inişi çıkışı vardır elbet. Sevdiği için ölümü göze almak ta bir ölçümü dür? Sanmıyorum, hastalıklı bir ruh hali ölçü olamaz.Ölçülemez ama anlaşılır.
RA: Şiiri bir bütün olarak ele alacak olursak şiirin kurgusu sizin için önemli midir? Duygusunu pekiştiren bir olgu olarak bakıyor musunuz?
AT: Kurgunun önemli olduğunu elbette söylüyorum. Sanat bir disiplin işidir.Hercai bir davranışı kabul edemez.Kurgu şiiri disipline eder. Duygusunu pekiştiren bir olgu olarak bakmıyorum. Ancak duygu karmaşasına meydan vermez, duyguların bir disiplin içinde mecrasına akışını sağlayabilir, tıpkı bir nehrin yatağında düzenli akması gibi…
RA: Bazı şiirlerin imgeler arasında boğulduğunu görüyoruz. İmge nasıl kullanılmalıdır?
AT: Çok haklısınız ben buna kesinlikle karşıyım. Bu yaklaşım sanat sanat içindir diyenlerin bencil bir yaklaşımıdır. Sözcüklere kilit vurdum,anahtarı cebime koydum anlayışıdır.Sadece şunu kabul ederim,sanatta dolayısıyla şiirde estetik kaygı vazgeçilemez bir ögedir. Aksi takdirde sanat olmaz. Açık kapı bırakılmalıdır. Bundan şunu kastetmiyorum, imgeli şiirler anlaşılmaz şiirlerdir. Hayır imge anlamı yok etmez, aksine çağrışımlarla anlam yaratmak demektir. Sadece imgeyle şiir yazılmaz, retorik, belagat nesrin olduğu kadar şiirde de kullanılan bir yaklaşımdır. Ayrıca betimlemeler de önemlidir,tabi imge bunlar imgeyle iç içe olabilir. İmgesiz şiir olmaz, Ahmet Haşim’in dediği gibi şiir bir imgeden ibarettir savı bana göre geçersizdir. Halk şiirinde imge olmadan sözcükler bir sanat disiplini içinde çok güzel kullanılmıştır. Bunu göz ardı edemeyiz. İmge kullanılmalıdır ama şiir imgeye boğulmamalıdır.
RA: Lirik şiirler yazdığınızı biliyoruz. Yaşamın karmaşasında lirizme gereksinim duymamızdan kaynaklanan boşluğu şiirle doldurmak olası mıdır?
AT: Tamamen değil ama büyük ölçüde. Bunun musikisi var, folkloru var, lirizm yaşamın kımıldayan uzvu gibidir, olmazsa yaşam tatsız, yavan durağan ölü bir varlığa dönüşür. Son olarak şiir sihirli bir güçtür, iyi kullanıldığında mucizeler yaratır. Küsleri barıştırır, sevgilileri birleştirir. Sevginin tutkalı gibidir.
RA: Serbest vezinde şiir yazarken aruzun melodik yapısından faydalandığınız şiiriniz var mı?
AT: Bunu hiç düşünmedim. Siz şiirlerimi okuyorsunuz böyle bir tespitte bulundunuz mu? Sanat ve tabi şiir geleneği taklit edilerek yazılamaz yazılırsa değerini yitirir. Ancak geçmişin bilinmesi gerekir, geleneği taklit değil ama geleneğe yaslanmak gerekir. Bu çerçevede aruzun ağırlıklı olduğu Divan edebiyatının motiflerinden seslerinden şuur altı bir reflekse yararlanmış olabilirim. Ancak bilinçli bir yaklaşımım olmadı.
RA: Şair duyarlılığı hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
AT: Şair her şeyden önce dünyayı evreni kavrama açısından bir bakış açısına sahip olmalıdır. Bu nedenle çevresinde gördüğü, görmediği her şeye ilgi duymalıdır. Şairin işi ayrıntılardır. Ayrıntılar herkesin göremediğini görebilmektir. Ancak nesne tüm ayrıntılarıyla kavranabiliyorsa o nesnenin arka zeminine, arkasındaki o geniş uçsuz bucaksız anlamlar âlemine geçilebilir. Aksi takdirde gördüğüyle yetinir ki, şair kimliğini kaybeder.
RA: Şiir okuyucuda bütünlenir görüşüne katılıyor musunuz? Bu kapsamda okuyucu görüşleri net ortamında az da olsa sağlanırken, basılı yayında bunu bilemiyoruz. Buradaki çelişkiyi nasıl çözümlersiniz?
AT: Şiir de okuyucu şirin bir tarafıdır ama,son noktayı koyan değildir. Kaldı ki, son noktayı şiir eleştirmenleri bile koyamıyor. Bu o dünyanın genel bir kabulüyle mümkündür. Ya da şiir eğilimlerinin ulaştığı aşama ile ilgilidir. Dün Garip Şiiri baş tacı ediliyorsa bu gün tu kaka edilebiliyor, aynı şekilde akım akım şiir dönemleri belirleyici olmaktadır. Net ortamı,ya da basılı yayım ayrılığı bir çelişki değil, olması gereken bir durumdur. Net ortamının belirleyici olduğunu düşünmüyorum,görüşlerin isabetine de inanmıyorum. Ama basılı yayımları okuyanlar değil, buralarda görüş ortaya koyanların bizzat bu işlerle ilgili nitelikli kişiler olduğunu düşünüyorum. Çünkü burada bir süzgeç var, herkese görüş açıklattırmazlar, nette bu yok,k işinin iradesi egemen. Netin faydasına inanıyorum gittikçe kalite artıyor, ister istemez bununla ilgili etkileşim,bir sinerji yaratılıyor,bu çok önemli.
RA: Son dönemlerde rastladığımız deneysel şiire nasıl bakıyorsunuz?

AT: Şiir olarak bakmıyorum. Deneysel şiir, ya da görsel şiir, temelde avangard bir çıkışı hedefliyor. Şiirin bağımlı olduğu dağıtım aygıtına, burjuva toplumunun özerklik kavramına karşı çıkarak modernizmin kalelerini düşürmek postmodern bir anlayışı hakim kılmak istemektedir. Postmodernizm bütünü parçalamak esasına dayanır ki, bu emperyalizmin sanat anlayışına götürür bizi. Kafalarda kargaşa yaratmak, beyinleri iğdiş etmek. Şiir sözcüklerle yazılır, sözcüklerle yazılmayan hiçbir şiir şiir değildir. Deneysel şiir, şiirin asla geleceğini inşa edemez. Resimler şiirsel bir anlatımı çağrıştırabilir ama şiir değildir. Ayrıca tehlikeli buluyorum ve şiddetle karşı çıkıyorum.

RA: Şimdi özel bir soru, Ahmet Tığlı ne renktir ve neden?

AT: Rengin Hanım çok zor ve ucu açık sorular sormuşsunuz. Tabi cevaplandıracağız. Ahmet Tığlı, griler arasında yeşile ve maviye boyanmış bir renktedir. Griler yaşamın bize getirdikleri zorluklar, meşakkatler, sıkıntılar, çileler, olumsuzluklar. Yeşil hayatiyeti ifade eder, yaşamın kendisi gülen yüzü, yeşeren doğası, mavi ise özgürlük.

RA: Son olarak size vereceğim sözcükleri kullanarak henüz adı olmayan bir aşk şiirinin dizelerini yazar mısınız?

Mor/ Babil/ selvi /uçurtma/ mermi/ sütun/ özgün/ hüküm/ çağla/ perde/ sonat/tunç
AT: Rengin hanım öncelikle emeğinize teşekkür ederim. Ismarladığınız şiiri istediğiniz sözcükleri kullanarak yazmaya çalıştım, beğenecek misiniz takdir sizin ve dostların.
Aşk Mezopotamya ' nın Gözlerindeydi

Aşk hükmünü sürüyordu yeşilin her tonunda
Uçurtmalar bir inip bir kalkarken maviliklerden
Ezgiler perde perde yükseliyordu
Tükenmez bir baharın kalbinden.
Çalgıların sesinde romantik bir sonat
Hüzün inşa ediyordu zamanın tünellerine
Fırtınalı bir denizin rengi kızıla çalıyordu
Aşk mermi hızıyla vururken yüreklerimize
Nefesimizin sayıldığı boşluklarda
Zaman tükeniyordu.
Gönül selvisi salınırken içimizde
Yaralı bir güneş çırpınıyordu ufukta
Mor lekeli akşamlara dönüşen.
Bir matemdir geceler güneşin yokluğunda
Özgün bir şarkıdır mehtap
Deryalara düşen yakamoz kıpırtılarında
Küllenmiş bir aşkın tunçtan sütunları
Gönül kitabesi gibi yükseliyordu
Babil'in Asma Bahçelerinde
Binlerce yıl öteden çağlayan Fırat
Yorgun yorgun bakıyordu tarihin silüetinden
Yeniden yeşertebilmek için nice aşkları
Ağlayarak akıyordu,
Mezopotamya'nın gözlerinden...

Ahmet TIĞLI 21.10.2008 (Sevgi Merdivenleri)

Deli Mavi
Kayıt Tarihi : 26.10.2008 22:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Şemsettin Ağar
    Şemsettin Ağar

    İç dünyasını bize açan Ahmet bey'e ve bu sunumu hazırlayan Rengin Hanım'a teşekkür ve tebrikler olsun.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Deli Mavi