Kuzularımız, arılarımız, balımız
Tatlılarımız, güllerimiz, bülbüllerimiz!
Özden gelen Özlemimiz...
Geldiniz de bitti hasretimiz
Renklendi, neşelendi günlerimiz
Haline şükret ey insan, şükret haline
Senden daha kötü hali olanlara bak.
Bak, bak da şükret ey insan haline
Senden daha az yiyip, giyenlere bak.
Şükret gören gözlerine, ellerine
Çocuk sayılırdık biz
Elele gezemedik ikimiz
Masal gibiydi aşkımız
Ellerimde ellerinin izleri kaldı...
Kalpten sevmiştim seni
Sabahları uyanınca çiçekli bahçemde
komşum bana da ‘Günaydın! ’ demeli.
Ben de böylesine nezaketli bir jeste
aynı nezaketle cevap verebilmeliyim...
Onun dini ona, benim de dinim bana
Bunca yıl beraberlikten sonra
çocuklar gelirler boyumuza.
Nasıl yazılmışsa alnımıza,
çıkacağız bir gün o yolculuğa.
Seneler sonra bir gün
Bir kulunu istemeden kırmışım:
Gözyaşları sel olmuş, ağlatmışım,
geçen tüm yıllarına zehir katmışım.
Allahım sen bari affet beni!
Sen affet ki, belki o da affeder beni.
Yalnız bir günde mi saymalı, sevmeli?
Ana hakkı bir tek güne sığar mı?
„Anneler günü“ bir gün değil,
„Anneler günü“ bir ömür olmalı!
Sen,
Çocuk çabuk büyümek ister
Hep doğum günlerini gözler...
Herkesi de o güne davet eder
Ve çok çok hediyeler bekler...
Yaşlılar hep gençleşmek ister
iki kıta arasında bir köprü
yok dünyada eşi...
yedi tepe üzerinde bir sultan köşkü
binlerce gönülde ismi...
Sultanlara saray olmuş,
iki nokta, bir karanlık: Böyle başlarmış zamanda yolculuk:
Gece-gündüz gidermiş insan meçhule, koskoca bir dünya içinde,
sürer bu yolculuk sanki sadece birkaç saniye...
Karanlıktan sıkıldığı bir anda, dokuz ay on gün sonra;
kendini bulur bir savaş alanında: Bir ebe, kendisi ve bir Ana...
Sevgili Kardesim Ahmet. Iki Terli dostumu Kaybettim
Seni Antoloji.com da buldum.
Mail Adresim/ [email protected]
Sirlerim Ayni Sayfada, Beni Ararsaniz Sevinirim
Selamlar Fahri Isik