Sonbaharın delişmenliğinden yeni sıyrılmış bir akşamın gün batımı dolaylarıydı. Diyarbakır’ın üzerini kara bir göçmen çadırı gibi örten bulutlu gökyüzünün gözyaşları daha yeni yeni toprağı alnından öpmeye başladığı bir sırada telefonumun öbür ucundan sıcak bir dost sesi “Hocam Diyarbakır’a geldim, şimdi Silvan’dayım” diyordu.
Bu ses; sözcüklere aşkın gizemini, tümcelere sevdanın yüceliğini nakışlayan sevgili dostum Şair Ahmet TAHSİN’E aitti. Bir an ne diyeceğimi bilememenin şaşkınlığı içinde kalsam da, toparlanmam pek uzun sürmedi.
Ahmet TAHSİN’le yüz yüze görüşmüşlüğümüz yoktu. Birkaç yıldan beri “sanal” diye adlandırılan internet ortamından tanıyorduk birbirimizi. Diğer dostlarımızın yaptığı gibi şiir ve makalelerimize yorumlar yapıyor, arada bir telefonla görüşüyor, asgari müştereklerde de olsa bazı paylaşımlarımız oluyordu. Ancak birbirimizi onlarca yıl öncesinden tanıyormuşuz gibi sıcak ve sarsılmaz bir dostluk bağı oluşmuştu aramızda.
Sevgili dostumun Diyarbakır’da ne aradığını sormama gelmişti sıra.
“Doktor kızımın tayini Silvan’a çıktı, ben de onunla birlikte geldim, şimdi Silvan’dayım. Marta kadar da burada kalmayı düşünüyorum” diyordu dostum.
Aksilik bu ya; 17 yıldan beri kendisinden haber alamadığım, yüzünü görme özlemiyle yanıp tutuştuğum başka bir arkadaşım da o gün Diyarbakır’daydı ve benimle görüşmek istediğini söylemişti. Bir yanda Ahmet TAHSİN, bir yanda 17 yıldan beri göremediğim arkadaşım, öbür yanda okulum ve öğrencilerim… Hangilerini, ya da hangisini nasıl görmezden gelebilirdim ki?
Önümde iki seçenek vardı; birinden birini tercih edecektim. Nasılsa Ahmet TAHSİN dostum “daha marta kadar buradayım” demişti. Demek o gün, ya da o hafta olmasa bile, onu görmek için önümde daha uzun bir süreç vardı. Gündüz zaten okulumda öğrencilerimle olmak zorundaydım. Mesai dışındaki saatlerimi de uzun süreden beri göremediğim arkadaşıma ayırmak en doğrusuydu. Ama aklım hep dostum Ahmet Tahsin’deydi. Ya hakkımda negatif düşünüp “memleketine geldiğim halde beni görmeye gelmedi” diye düşünse… Böyle bir ruh haliyle hafta sonu Silvan’a gitmek için olanaklar yaratmaya çalışıyor, hazırlık yapıyordum.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.