bir cadde
birkaç insan
ve binlerce telaş
yorgun dolaşıp durmak
sürüklenmek
ayrılıklarla
umutlarla
gözümde parıltılar dolanır
zaman gelir dağların doruklarındayım
bazen de denizin delirmen maviliğinde
kendimden söz ederken
alevlenir içim
tutuşur umutlar
tutuşur ayrılıklar
geceler bitmezcesine
kaplar her yanımı
gözümde kupkuru yaş mı ne
gök yüzünde bir yıldız bir ben
şaşkın ve esrik
geceler uzun diyorum
çekilmiyor kahır
dalıp gitme be gönül
sabaha vakit çok yakın
çook yakın…
Şubat 1981 Artvin
yazmalı
anlatmalıyım
nerde açarmış karanfil falan
umuda nerden düşer bir kan damlası
nereye böyle
gergin bir yay gibi
endişeli alanlardan yüzü dönük
yazıyorum artık
uyuşuk ve yorgun kasabanın
alaca karanlık bir köşesinde
değişmez hani
şundan veya bundan yana arayışlar içindeyim
kör kuyularda kokuşmadayken
yitenler öylesine çok
öylesine karışık
nasıl ki bu şiir
dopdolu haykırışlı ve delicedir
nasıl ki bu yaşam biraz inişli birazda yokuşçadır
fakat ürkek bakma yüzüme
istesen de deli dolu esintime kapılamazsın
yüreğim belki okyanusun dibindedir
beklide güneşin çekirdeğinde
başka ne yazayım
anla artık
anla bir şeyler…
Şubat 1981 Artvin
ey İstanbul
sana göçüp, göçüp doluşan
sende ekmek aş uman
nice insan
didinir, tırmalar
arar ha
İzmitteyim içim dumanlı
yollarda derbeder biri
yaylaların çiçekleri gülleri
aklıma düştü yine
uzaklardayım, nerelere gitsem
tanıdık bir yüz ararım
köyümün kırları bayırları
aklıma düştü yine
efkarlıyım bir büyük içsem
sönermi içimin alevi
Hertvisin dereleri, tepeleri
aklıma düştü yine
atsam kendimi dışarı
yırtsam bağrımı, yolsam saçlarımı
çocukluğumun bahçeleri bağları
aklıma düştü yine...
Temmuz 2010 - İzmit
İşte yine şehir
yıllarca
tozunu, dumanını yuttuğum
aç, meteliksiz kaldığım şehirde¦
cadde boyunca insanlar
insanlar
döner dururlar
huysuz danalar gibi
fakat yorgun-
cadde boyunca vitrinler
vitrinler
bakılır durulur
gözler görülmemişleri arar
gözler gezer durur
fakat yorgun
yılgınlığımı anlatamam satırlar boyu
her demde tazelenedursun
nede olsa alıştık
uzayan boyutsuzluk
sonsuzun okyanusunda
gidedursun gemimiz
nede olsa alıştık
alıştık artık
alıştık..
Ekim 1975 Artvin
bana dağdan kopan bir çığ çarparsa
esen yelden gelen bir haykırışla
yağmur altındayım ıslak ıslak
tüm kirlerimden arınırken
yeni doğan şafakla beraber
baharın dallarında tomurcuk
taşın toprağın altın olsa
plazaların malım olsa
sarayların evim olsa
gelmem sana bir daha
en alımlı yüzün olsa
bin bir şifa suyun olsa
anzer gibi balın olsa
bakmam sana bir daha
yedi tepende sofra olsa
bahçende cennet olsa
yollarında halı olsa
koşmam sana bir daha
iki yakana biçare göçler gelse
kimsesizlere kimseler baksa
açlar, açıklar umutlara koşsa
dönmem sana bir daha
Ahmet Özdoğan
Mayıs 2012 Körfez- İzmit
yüzbinlerce insan beyni umutsuzca
otuz haziran günü dizildiler sıralara
yıl bindokuzyüzyetmişyedi
ve üçyüzkırkbeşbinbeşyüzbeş aday
yarış atları gibi sıralara konmuştuk
her birimiz ayrı yerlerdendik oysa
kimimiz doğudan, kimimiz batıdandık
becerilerimiz içimizde patlamaya hazır bir volkan
bense sorulara bakıp duruyordum
ama göğsümde bir şeyler feryat ediyordu
bilmek isterdim karmaşık soruları
ama ne çare
yıkıldığım anlardı
bir zaman sonra
beton yığınının merdivenlerinden iniyordum
yüzümde garip tebessüm
hava kasvetli, kaldırım ne kadar dardı
yollarda yürürken paramparça duygularla
aklım düştü kaldırıma
kaldırmadayken aklımı
göğsümden bir ses yankılandı
-bırak onu bırak!
dudaklarımda garip tebessüm
feryatlarla doluydu her yer
tepeler, ağaçlar, kuşlar
delirten esintiyle karmakarışık
çok şey ağlıyor gibiydi
bende hüzünlüydüm, ağlamaklı
ve İstanbul boğazında sahil yolu
yürüyordum kayıtsızca
özel yaşamlar, yalılar arasında
kaldırımlarda aklını düşürmüş aday…
“Üniversite adayından”
30 Haziran 1977
Sarıyer İst.
gönlümde bir şeyler oluyor
ama anlatamıyorum
geçmiş günlerimi anımsarım
geniş caddelerdeki esrikliğimi
kar yağardı üstüme
ve zamanla neden yaşadığımı
Boğaz köprüsünden bakarken
çok alımlısın İstanbul
ama seni tanımıyor, anlamıyorum artık
hangi varoşlarında feryat, figan yankılar
hangi sokağında kan, revan boğuşmalar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!