Yazmaya ortaokul sıralarında başladı. İlk şiiri, 1949-1950 yılları arasında Gerçek dergisinde yayımlandı. Öğrenimini lisede yarım bırakarak çalışmaya başladı.
Ahmet Oktay, 1950'li yıllarda Mavi Hareketi içinde yer aldı ve aynı adlı dergide yazıları ve şiirleriyle etkin bir rol oynadı. 1961 yılında Yeni İstanbul gazetesinin Ankara bürosunda "parlamento muhabiri" olarak profesyonel gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazetelerde ve TRT Haber Merkezi’nde muhabirlik, haber müdürlüğü yaptıktan sonra 1982'de TRT’den emekli oldu. Bir süre daha Milliyet gazetesi’nde çalışmaya devam eden Ahmet Oktay, 1993 yılında görevinden ayrılarak kendini tümüyle yazmaya verdi.
Başlangıçta yazdığı şiirlerle Ahmed Arif şiirinden etkilendiği izlenimini verirken, 1960’lardan sonra toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla İkinci Yeni’ye doğru yöneldi. Şiirlerinde destansı bir söyleyiş kullandı, zengin sözcük dağarcığı ile kendini hemen belli eden bir tarzla şiirler yazdı.
Şiir kitaplarından özellikle Yol Üstündeki Semender (1987) Behçet Necatigil Şiir Ödülü almasınında ötesinde içerdiği şiir isimleriyle de önem kazanmıştır. Her bir şiirinde intihar etmiş bir şairi şiire dönüştürmüş ve o şairin biçemiyle kendi biçeminin karışımı enfes bir biçem ortaya koymuştur. Türkiye'de birçok şiirsever bu şiir kitabı nedeniyle gizli kalmış Türk ve yabancı şairleri farklı yanlarıyla öğrenebilmiştir.
Ahmet Oktay 3 Mart 2016 tarihinde hayatını kaybetti.
Eserleri
Gölgeleri Kullanmak (1963)
Her Yüz Bir Öykü Yazar (1964)
Dr. Kaligari'nin Dönüşü (1966)
Sürgün (1979)
Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi (1981)
Kara Bir Zamana Alınlık (1983)
Yol Üstündeki Semender (1987)
Ağıtlar ve Övgüler (1991)
Bir Sanrı için Gece Müziği (1993)
Toplu Şiirler (1995)
Gözüm Seğirdi Vakitten (1996)
Söz Acıda Sınandı (1996)
Az Kaldı Kışa (1996)
Hayalete Övgü (2001)
Aldığı Ödüller
1965 Yeditepe Şiir Armağanı, Her Yüz Bir Öykü Yazar ile 1987 Necatigil Şiir Armağanı, Yol Üstündeki Semender ile 1991 Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Şairi Ödülü, Ağıtlar ve Övgüler ile 2002 Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!