Bana atları anlatın.
Ben seyis değilim.
Rüzgarı anlatın.
Rüzgarı ve kamçıyı...
O sesi anlatın. Kişnemeleri...
Ve çölleri anlatın.
Yay teline mızrap vurulmaz ki boş sadağı.
Güneş istesede getiremez sabahı.
Kararmış bir bir renkleri dünyamın.
Hem ne kıymeti olur, aydınlıkta dökülen mısraların?
Harf harf dokuyan nakışı, içimdeki manaların,
Kalem mi takırdıyor yine mi ne?
Bindirdin süt limanımdan gemine.
Dümen yine sende mi ne?
Basmak ondan güç güvertede zemine.
Ne bu baş döndüren raks, cilve mi ne?
Deniz seni gördü de dellenmekte mi ne?
Periler indi yüksekten.
Haber var yüce mabetten.
Gecenin zifirinde parladı odam.
Tel kirpikli peri fısıldadı kulağıma.
"boynuna zebaniler çekecek urgan,
Üzerimizde toz toprak ariyet!
Kesilmiş idam fermanı mı var?
Mümkün mü zilletten nekahet?
Bu illetin bir dermanı mı var?
Sanki bu huneynde ki vahamet!
Vah ki aydı! gün doğdu pencereden.
Vurdu gönül evime, temeren temren.
Yemyeşil güneş, bembeyaz gökyüzü.
Nebula nebula, renk cümbüşü evren.
Ah buzdan kale, sarkıklardan tacım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!