İhanet affedilmez aşk denilen yasada.
Hasretinde kaybolup boğulsam da tasa da,
Bin kez sözünü bozup yolunda ağlasa da,
Sana bakan gözümü oymazsam şerefsizim.
Ben aşkın çağlayanı, ben sevdanın taşkını,
Bir izi vardı onun geçtiği sokaklarda
Bakışının değdiği yerleri bilirdim ben.
Bir yabancı çehreye tebessümle bakarda
Geçerse bu yollardan, ölür, deliririm ben.
Alıp kaçsa rüzgârlar, saçından bir tek teli,
Kaçtın da ne oldu,sensiz mi kaldım?
Rüzgârsın, saçımı savuran sensin.
Bastığın topraktan kokunu aldım,
Güneşsin, tenimi kavuran sensin.
Karanlık olup da saranım sensin,
Biliyordu ki kadın, bir başkaydı o adam,
Gözleri bakılası, sözleri dinlenesi,
Tarifsiz bir huzurun, rahatın ve güvenin,
Sürekli mutluluğun vatanıydı sinesi.
Elinden incir diye gözüyle severdi o,
Sensiz mısraların tadı yok derken,
Çaldın kafiyeyi, şiirler öldü,
Aşksız mutluluğun adı yok derken,
Kalbimi götürdün şairler öldü.
Kelimeler solgun, cümleler bayat,
Kürsüde ses değişti, sizler artık susunuz,
Açın pencereleri, konuşan kâbusunuz.
Denizinde boğulun döktüğüm kanlı terin,
Yılan dişlemiş gibi korkunç korkunç ürperin.
Siz yazdınız derime bu romanı jiletle,
Ben sizi nasıl anmam hem kin hem de nefretle.
Sensin kutsal görevinle devleşen,
Yitmesin ümidin, bitmesin neşen,
Üç-beş nöbetinde gözünde Ayşe’n.
Tütse de sabreyle bu vatan için...
Belki zaman yetmemişti doymaya,
İsmini söylemem aşınır diye,
Bu sitem, bu tavır, bu kaçış niye,
Baksan ne olurdu bir kaç saniye,
Beni görmemeye, yeminin mi var?...
Güle benzetmedim, ömrü az diye,
Ne yapalım git dedin, şimdi gitmemek olmaz,
Simsiyah gecelerde ararım bakışını,
Mavi bir sarmaşığı tel tel çizerken beyaz,
Bulurum damarların yüzünde nakışını.
Sen varsın mavi suyla sevişen bir kuğuda,
Beklemek zor değil, beklenen sensen,
Tesadüfen cama çıkman yetiyor,
“Yine bu garip mi, ne ister benden?”
Der gibi kaşını yıkman yetiyor.
Rabbim baharları gamzene yığmış,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!