Cefasını çekmediğim bir aşkın mutluluguna talip olmuşum.... 
 
Eserleri
sevmek senin haberin olmadan yanıp tutuşmakmış
özlemek seni hissederek çoçuklara sarılmakmış
kaybetmek ise onunla iken en büyük korkunmuş
şimdi gözlerim bile bana dargın ve kırgın
hep seninle görmüş bütün güzellikleri...
şimdi sen gittin ya o da karanlıga hapsolmuş
bu yalan dünyada onun tek gercegi sen solmuş
baharda gelmez olmuş artık sen gittin gideli 
bu yaralı ve soguk yüregimden... 
neden be yar bende hakketmiyormuydum masmavi gökyüzünü yada gülleri dikeniyle sevmeyi yada seninle bir olmayı neden be...
artık umutlarda gitti tek seninlemi beslemişim
anlayamadımki bir hasret kaplamış yüregimi
yeşermiyormuş artık içimdeki sen
mutluluklarda tükenmis yine senle
sen benim katilim olmuşun sana besledigim sevgilerle
yada büyütmek istedigim hayallerle... 
Cefasını çekmediğim bir aşkın mutluluguna talip olmuşum....
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!