Hasretlik zehrini yüreğine indirme
Ayrılık acısını kaderden bilme
İsyankâr olup ruhuna ıstırâp etme
Semaya bak yavrum beni düşün
Zamansız bir veda idi gidişim
Denizin bağrına düşen yıldızlar
Tebessümleri ay şavkı saklar
Kum taneleri köpüklerden sıyrılır
Avucumda kalır çakıl taşları
Et benim kemik benim
Saflık kurnazlık hatasında sonun
Yazılıp çizilen bilmediğin oyun
Demir kapı ardına düşer yolun
İsteyerek gelmedim ben bu ele
Bilerek düşmedin sen bu yere
Sol sine içinde gizli yerde
Sevgili düşerdi gizli derde
Boş boş bakışla pencere önü
Nasıl geçer yârdan ayrı günü
Yağmur misali dökülür ilhamlarım
Kayıp dünyalara savrulur parçalarım
Doğan günle yeşerir umutlarım
Mavi düşle yayılır zaman
Toprak hayat canlı lisansın
Cahilce tanıdığım ölümcül heves
Felç eder çektiğim her nefes
Öksürdükçe daralır ten kafes
Ömrümden ömür tüketen sigara
Sıkılınca canına olurmuş yoldaş
Ne cisimim nede canım
Tende kalan son yalanım
Özge olan yâre doğru
Yürüyorum yürüyorum
Ruhlarımız tene girdi
Daralan nefes ölü ses
Ten maske gösterişsiz heves
Var yâda yok hiçlik abası
Bu ruhumun hakikat davası
Kafatası içinde yoğrulan sorular,
Gözlerimde soldurduğum donuk bakış
Yüce dağların dorukları kadar
Şelaleler el değmemiş sularınla akış
Balta girmemiş ormanları kadar
Kalabalık insanlar arasında yürürken
Tel tel saçlarımda çoğalırken aklar
Düşünceler beynimi kemirmeye başlar
Nasılda geçti onca yıllar
Ardımda ağlayan yâr bulamadım
Gizli bir mabette yer bulamadım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!