Dünya'nın bilinen değerlerini yanında bir de bilinmeyen değerler vardır. Ki bilinmeyen değerlerin büyüklüğü mikyas kabul etmez.
Ahmet Dündar Atalay, yaşadığımız zaman diliminde mikyas kabul etmeyecek bilinmeyen değerlerdendir. O, dizelerini oluştururken çağlar ötesi bir çok anımızı benliğimize işlemekle kalmaz, o aynı zamanda yarına ışık tutma adına bugünden, yarının kaygılarını da yüreğinde taşıyarak mısralarına özenle işlemiştir. Bu anlamda:
"Mumyalanmış heykeller gibi dimdik,
Engin denizlere doğru akar sular.
Yıllanmış ölülerin kemikleri acı sızılar içinde
Ölü bir tarih yatıyor ecelden evvel bu toprağın altında
Gömütlükler."
Derken, okuyucuya bu toprağın altında ecelden evvel ölümü tadanları hatırlatması erişilmez bir duygu demetidir. Aslında buradaki oluşuma duygu demeti demek de yanlış olsa gerek. Çünkü bu mısraları alt alta koyarken şair bir gerçeği de ortaya koymaktadır. O, sebepsiz yere ölen ya da öldürenlerin acılarını:
"Ayakta ölüler gibi gezinirler,
Cehennemde, cennette, arasat ta ölümsüz ruhlar.
Hiç bir sebebi bilinmeyen faili meçhuller
Allah'ın adanmış bunca gazabı."
Ayakta ölüler gibi gezinmek ile açıklıyor.
Bu açıklayış hiç şüphesiz ülkenin birliği, bütünlüğü için ölenlerin, ölüm nedenini anlayamayan ya da bu ölümler sonrasında, ölümüne mücadele edenlere saygı duymayan, yaşayanların yaşayış şekline isyandır. O, bu isyanı Allah'ın gazabı diye noktalamaya çalışmakta. Şair; bir şiirinin, bir bölümünde:
"Anladım şehrin bu dar sokakları mezarlıklara çıkar.
Ağladım günlerce, bağrına basıp başımı
Hatırlar mısın?
Neyin nesiydi bu sevdalı yollar?
Çamur, çakıl, dikenlerden geçilmiyordu.
Bir ejdarha kılıcını çekmiş gibi karşımızda duruyor."
Der. Bu bölüm, topluma üst yapının (Daha doğrusu emperyalizmin) uyguladığı zulmü, despotluğu net bir şekilde anlatmakta. O, şiirini güncele taşımakta o kadar net bir dil kullanmaktadır ki, devlet terörünü ejderhaya benzetmekle, yukarıda bahsi geçen şehirde, şehirlerdeki yaşam koşullarının bizzat yaratıcısının yine bu ejderha olduğunu ustaca anlatmaktadır. Şair, öyle sitemkar dır ki bu sitemkar lığını yalın bir dille dillendirmekten çekinmez.
"Sen şiiri sevmezsin.
Yine yazdım, duramadım."
Derken, çevresinde olan bitenleri çevre duyarlılığında, net bir dille ortaya koymaktadır. Çevre, şiiri sevmez. Bunun nedenlerini şairin kendi şiirini arayışı olarak nitelendirebiliriz. Çünkü;
"Her gün yanına uğramaktan bıkmadım."
Der. Bu arayış, şiir arayışı ve şiir durağından başka bir yer de değildir. Aslında, ona şiirden anlar gibi yapıp, şiirden anlamayanlar hemen her yerde onu kıskanmaktadırlar. Bu nedenledir ki o, şiirlerinde sitemkar davranır.
"Ölümsüz ruhlar cennet kapılarında bekleyenler de var.
Ağaç kendi dallarını kırdı, bu rüzgar aleminde.
Dünyayı küresel, duygusal bilip
Ölü denizlerin sessizliğinde insanlar."
Derken bu sitem yukarılara ozanca taşınmıştır. İnsan denen varlığın bu zaman diliminde ölü gibi sessizliği onu bir hayli sarsmakta ve
"Elbette ruhlarıyla birlikte gömülmediler
bunlar medeniyet unsuru, adil adı
uygar insanlar"
derken, topluma güya rehber olmaya soyunan hainleri deşifre etmekten kaçınmaz. Şairin şamandıra şiirinde, dizeler adeta anlaşılmaz bir hal almaktadır. bu anlaşılmazlık şiirde muğlaklıktan kaynaklanmaz. burada şiir dili bilerek yukarılara taşınmaktadır.
"Beyaz tenine rüzgar değince
Korkuyor ürperiyor, delicesine kaçıyor."
"Kalın bir su tabakası altına ezilmiş sular"
kalın bir su tabakası altında suların ezilmesi söylemi o kadar üstlerde bir söylemdir ki, bu söylemle şair şiir dilini erişilmez bir yere taşımıştır. yine ayni şiirin bir başka yerinde;
"Sana şiir yazabilmem için neden ardım hep
Bulamadım ruhunda o sevgiyi
Zaten bulsam da acayip, cazip bir sevgiydi o
Yuvası bozulmuş bir ceylanın ruhunda gibi."
Bu bölüm bize şairin ruh halini de ele vermekte. O, şiirin bile, bu bozulmuş yuvalar ortamında bir çare değil, çaresizlik örneği olmaktan öte gidemeyeceğini dillendirmiş. Şairin amacı aslında şiir değil. Onun amacı sevgidir. Sevgi ile örülü bir dünya. O, sevgi ile örülü bir dünyanın arayışı için, bu arayışta şiiri de araç olarak kullanmaktadır.
Şair vadesi ile ölmüyordu insanlar şiirinde:
"Suç üzeri yakalandı gibi gösterdiler.
Suçsuz insanları"
Aslında bu dizeler günümüzde yaşananları, geleceğe açık seçik kanıt olarak taşıyacak olan dizeler değil midir.
"İnsanlar vadesi ile yatıp ölmüyorlar dı artık."
Bu mısra öylesine çarpıcıdır ki, sanki mevcut düzen kaderin önüne geçmiş de, düzen kaderi belirleyici olmuştur.
"Büyük aşklarınız varsa sıkılmadan bir deftere yazın.
Böylece insanlar ne yapacaklarını bilsin.
Ama yalanı doğru, doğruyu yalan gibi göstermesinler.
Yeter ki zamanı kirletmesinler."
Bu bölüm ülkemizde yaşanan, ya da dünyada yaşanan haksızlıkların nasıl yalanlar üstüne bina edildiğini göstermiyor mu. Bunda zamanı kirletmenin bedelinin nasıl ödeneceği sorusunun cevabı hiç şüphesiz okuyucuya bırakılmıştır.
Sebahattin KömürlüKayıt Tarihi : 22.11.2013 21:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!