sis gibi dağılmayı biliyoruz da hayata
çekilmeyi bilmiyoruz sis gibi...
uyan artık sabah oldu
son akşam sefası da düştü dalından
bir çiy damlasına sığdırarak kokusunu
son baharmış, ortalık kışmış
şimdi göreceğiz şairliğini
bir şiirde nasıl açar, nasıl kokar
belki doğmak üzereyim
üç vakte kadar
boşaldığında bir şamandıra
göbeğim bağlanacak
belki öldüm
ne kadar da uzağız dokunduğumuza
sonsuza kadar kapanmayacak bu mesafe
buz yanığı bir sızı olacak
tenimizde sadece...
benim rüzgarım
kendi dallarımı kırar sadece
bu dünyanın
yaprağını bile kıpırdatamaz varlığım
herşeyiniz
katı, sıvı ve gaz hali cıvanın
güneş bir adım beri gelsin
ağzım tepeleme tuz
üryan kalayım cehennem üzre çöllerde
yansın umursamalarım
naylon zırhım
buz olsun kalanım
kimse bilmez
denize vurgun adamın
sol göğsünde yüzdürdüğü
kağıttan gemileri
bir kıvılcım
ölü kuşlar sevdalısı bir mecnun
çölde taşır buzdan yüreğini
bildiği tek şey
herkes kendi yalnızlığında üşür...
yarayı görmeyen
sözü duyar mı
inandırmak
vazgeçebilmektir çoğu zaman
vazgeç de inanalım İsa
ikinci zuhur iddiasından
düş kırıkları battı gözüme
uykularım kanrevan...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!