Ilık, güzel bir Eylül gününün akşam üzerinde, sevdiğimiz dostlarla, güzel bir yolculuk ile Sapanca’ya geldik. Yemyeşil, kocaman, meyve ağaçları ile dolu enfes bir bahçenin içinde güzel, şirin ve estetik bir ev... Bir çiftlik gibi... Bahçeyi gördüğünüz an, bir huzur doluyor içinize. Tertemiz, bakımlı ve göz okşayıcı.
Siyah mersedes araba, bahçe kapısından içeri süzüldüğü an, onlarca kaz, ördek, tavuk, horoz ve tavus kuşları bütün güçleriyle kapıya doğru koştu. Onları çok seven sahiplerine bir an önce ulaşmak için, adeta birbiriyle yarışır gibi koşuyorlardı. Zümrüt gibi yeşil bahçede, çoğunluğu beyaz, rengârenk bir görsel şölen... Öylesine hoş bir manzara ki, hayranlıkla izledim.
Ahmet Bey ve eşi Güngör Hanım, varlıklarının yanı sıra, gönülleri de zengin insanlar... Neş’eli, alçak gönüllü, dost canlısı... Bahçe içindeki güzel ve zarif evlerine vardığımız zaman, bahçedeki sevimli kazlar, ördekler, tavuklar etrafımızda cirit atmaya, çeşitli sesler çıkararak, sanki ’ Hoş geldiniz, iyi ki geldiniz’ diye tezahürat yapmaya başladılar. Öylesine mutluluk veren bir tablo idi ki, bir an çocukluğuma döndüm. Rahmetli babamın bahçede, kendi elleriyle yaptığı kümesteki gıdaklayan tavukların yumurtalarını aldığım günler geldi aklıma...
Ahmet Bey, gülerek, onlara yem atabileceğimi söyledi.Sevinçle yem dolu maşrapayı aldım. O neş’eli ve aç gözlü kalabalığa, avuç avuç atmaya başladım. Müthiş bir kapışma başladı. Değişik bir cins olan upuzun boyunlu kazlar ve diğer kazlar, attığım yemlerin içinden mısır tanelerini öyle bir ustalıkla seçip alıyorlardı ki, tavuklar masum masum buğdayları yemekle yetiniyorlardı.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yaşadığınız bu güzel günü, bizlerle paylaştığınız için çok teşekkürler sevgili arkadaşım.Adeta ben de o günü yaşamış kadar oldum, güzel anlatımınızla.
Eskiden beri tavus kuşlarının güzelliğine hayranım, hele kuyruklarındaki o harika tüylere bakınca hayranlığım daha da artar. Allah'ın nelere kadir olduğunu, neler yarattığını, bir tek telini dahi yapamayacağımızı çok daha iyi anlarım.
Evimde belki 30 adet tavus kuşu tüyü var , büyük bir vazonun içinde,dekoratif olarak kullanıyorum. Bir de tavus kuşu tüylerinden yapılmış 3 tane küçük boy mavi-yeşil tavus kuşum var. Bire bir aynısını yapmışlar, görenler çok beğeniyor.
Küçükken babaannemin bahçesinde kümes vardı. Bir gün tavuk yumurtlayınca, korka korka kümese girdim, folluktan taze yumurtayı avucuma aldım, henüz sıcak ve sertleşmemişti. Sevinerek anneme götürdüm,annem ' nereden aldın ?' diye sorunca 'babaannemin kümesinden' dedim. 'Çabuk onu götür yerine koy' dedi. Hemen götürüp folluğa bıraktım, annem kapıda beni bekliyordu 'bir daha kimseden izin almadan , hiç bir şeyi alma' diye tembihledi. O günden sonra hiç kimsenin , bir şeyine elimi sürmedim ve bu olay bana güzel bir ders oldu. Bakın sizin hikayeniz bana neler hatırlattı.
TEBRİKLER SEVGİLİ HALENUR HANIM...SEVGİLERİMLE ++
Nede güzel anlatmışsınız bende yanınızdaydım sanki hale hnm burayada beklerlm kuşların toprakta banyo yapışını izleriz kutluyorum saygılarımla
Ben de bu güzel sunuma hayran kaldım; sizinle beraber o muhteşem bahçeyi,doğanın nimetlerini bir kat daha zenginleştiren dostlarınızın emek verilmiş ağaçlarını görür gibi oldum. Sanırım sizin için de zaman zaman unutamayacağınız anacağınız güzel bir anı olmuş.
Anı yakalamak bu olmalı...Sevgili dost, size her daim böylesine güzel nice tatiller diliyor, muhabbetle kucaklıyorum sevgilerimle...
Tavus Kuşu ile konuşmalarınızı duydumm!!Çocuklar ve hayvanlar safiyetin simgesi olduklarından dolayı,güzel yüreklerle özdeşleşirler..Sizin yeşillikler,çiçeklerle bezeli güzel Anınızı okurken ben de o bahçede gezmiş gibi oldum.
Güzel yüreğine sağlık gönül dostum..Sevgilerimle
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta