Kastında unutulmuş
Bir çift gözdü türabım
Yalnız sendin hayalim
Yalnız sende serabım
Gecem gündüzüm günüm
En lacivert mehtabım
Ansızın oku diyip gözlerini kısınca
Şiiri şiirlikten çıkarıyorsun
Aynanın karşısına geçip susunca
Kibiri kibirlikten çıkarıyorsun
Gözlerini öperken ufuklaşıyor
Daha üç kelime söylememiştik
Ve daha bir şarkımız bile yoktu
Öyle uzaktık ki birbirimizden
Bırak benzerliği farkımız bile yoktu
İTİRAF II
Taze fidanları ateşe verdim
Bir elimde sapan, sapan taşları
Uçmak hakkını tek güneşe verdim
Ben öldürdüm ben öldürdüm kuşları
Ey İstanbul! Ey kayıp şehirler prensesi!
Ey o büyülü şarkın garptan yükselen sesi!
En cesur saatlerin senden ürker akrebi
El yazması sanatın güngörmüş mürekkebi
Öyle bir şehirsin ki bir yanda hicaz vurur
Çelişmez bu güzellik bir mehter, bir caz vurur
“Bu yolda son sözü zaman diyecek
Zaman da sözünü yaman diyecek”
Ağlarım ki bey gitmiş ardından gitmemişim
Türk kanatlı Tabutu göklere itmemişim
Kim der ki bu ölümle özümde yitmemişim
Gün dönümü zamanı, en sert iklimin
Ben emsal gülüşlerin izahı olmaz
Ağlayan gözlerimin, yiten aklımın
Heyhatı olur da eyvahı olmaz
Kaçıncı yürüyüşüm kaçıncı asır
Her sitemim sevgiden doğmuyor dedim sana
Sitemim yine sitem fakat tabir değişti
Seni sevme denklemim hala en doğru işlem
Şiir hep aynı şiir fakat şair değişti
O köprünün altından saysan geçen suları
Uzat ellerini soframa uzat
Son lokma aşımı böl de öyle git
Görme yitik gözlüm mezar taşımı
Ben ölmeden önce öl de öyle git
Bu zamanda söyle beni kim tanır
Sanki bin yıl uzakta, sanki gün kadar yakın
Sanki uzanıversem sağ üstteki gözdedir
Sanki ateş parçası her dem göğüs cebimde
Sanki sudan bir heykel şu çağlayan gözdedir
Saat adını vursa bir heyecan revaçta
Saat sensizlik dese huzursuzluk gözdedir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!