Bir B44 otobüsünde seni beklerken...
Başlamıştı dakikalara kölelik
Bu Hicran sabahında ve akşamında
Yolların uzun vadeli bolunmuslukleri sararken ruhumu
Bir B44 otobüsünde senin yollarını gözlerken ...
Bu saniyelerin acımasız geçişleri vuruyor sinemi
Ve sonra içindeki çocuk ölür
Küsersin tüm dünyaya
Tuttuğun dal kırılır
Baktığın yol biter
Daldığın hayal yok olur
Ve başlar kendinden kurtulmaya
Son çığlıklar var mavzer kokusunda. Yüreğini patlatanlar var bu sessiz hangeme de. Ah diye inliyen bir meczup var. Yolları yıllarına karışmış bir betbah. Saçlarına ölüm beyazı makyajlar haber verir ebediyeti. Yoksunluk yaşıyorkene dünya sürgünlüğünde. Bu kadar inişe ne gerek var ki diyemiyorsun bile. Dört bir yanını ezan kokusu sarar. Bir cennet kokusu seni sana biraz daha bağlar. Ki cehennemi yaşatmaya ne hacet. Şimdi yasattiklarinla yaşadıkların olacak bu kısa ve uzun hayatta. Meseleye vakıf olmadan talip olmak en bilinmeze. Anlamak... anlamak... Ve anlamak...
İkindiye bürünmek... Ne acı.
Sıradanlaşırken hersey bir anda...
Sevdaya dair unutulurken cümleler...
Veya bir ömrün kıyısından dönerken...
Mesela kuşlar vardır gökyüzünde uçuşan...
Ve yaralı insanlar yeryüzünde dolaşan...
Bir de masalları uğruna yaşayanlar...
eyy aşk, uğrama rıhtımıma, bakma mavileşmiş hayatıma.
Suskunluğumun vapuru kalkarken bu sahilden, öylesine mendil sallayacağım belki de gidenlerin ardından, arkada bi damla gözyaşı, eyy aşk.
Sakın dokunma bedenime, buzdan ellerime, arsız hayallerime, sakın bakma masum gözlerime.
Sevmesin kimseler beni, bıraksınlar beni mavi yalnızlığımla, ölüme giderken adım adım...
Bir seyyah gibiyim. Yönüm zayi, ben yitik. Mahsur kalmış bedenim ruhuma. Ne kaldı geriye ki gelecek bizim ola... Ümitvar olmakla ümitsizlik arasında ki çizgiyim şimdi. Nereye koysam kendimi. Kaç Araf daha yaşayacak bir Alak kadar olan el, ayak, göz, kalp ve ruh... Ah annem. Güzel annem. Bilsen ne çok özlüyorum geçmişi. Taa en geçmişi. İmrandan öncesini. Ve yarım ayakkabı ile koşup düştüğüm gelir aklıma. Ve Diz kapağı yırtık pantolunum. Hep yama yapardın anne. Şimdi büyüdük. Gardırop dolu elbise ama yürek yırtık be annem. Oraya da bir yama yapsan olmaz mı...
Geceyle örtünmek. Ne acı.
Sonra arabanı bir kenara çekersin iki hece yazmak için
Yüreği uzun bir yoldur insanın
Gülümsemesi solmuş çocuklar var
Yaralı çocuk
Hangi yangına feryat eder bu dağ
Ozan değilim ki türküler yakam da anlatam
Beyin göçü var üstad.
Ne kaldı ki geriye zaten...
Şu cetrefilli pazar sabahında
Bir ben. Bir kendim. Bir de hiç'lik...
Ve sonsuzluktan çeker elini beşer
Belki bir sabah doğar diye güneş...
Beyhudeyim bugün. Gecelerin karanlığı var bir ninni sıcaklığı kadar uzun mesafelerde. Ve soğuk bir nefes sarar dört bir yanımı. Uzaklardan ta en uzaklardan bir ses beklersin ya. Hani bebek kokusu misali ararsın ya burun tütmelerinde. Ve dersin sonra ... koyarak. Kalbinde ince bir tiz sesi vurur tüm ahenklere. Ve tüm renkler yenik düşer bir renge. Bilsen ne çok yaşıyorum yalnızlık kalabalığında sana kavuşmak isterken... dilim suspus sesim ise sessiz bir çığlık. Ne zor dimi yaşamak. Günler kovalıyor beni intihar beyazına sarmak için. Ağır ağır... Bir bilsen ne çok demek isterdim bende. Ben sevdiğim insanın sevdiği adamım... Ve başıma gelen tek doğru şeydi işte hem de... Hem de tüm yanlışlarıma rağmen. Ah bu kelimelerin gözü kör olsun ki ok olur saplanir yüreğine.
Kendimle yaşamak ne acı. Acı...
Geceye bi not düştüm. Sayfalardan düşercesine. Ve bir güneş doğar ki geceden de karanlık.
Geceye bir not düştüm. Kendimden düşercesine. Ve bir ben gelir aklıma. Benden ziyade herşey.
Geceye bir not düştüm. Anneden babadan eşten çocuktan abiden abladan ziyade. Savaşı hep kaybeden bir zafer.
Geceye bir not düştüm. Şairler şiirler sözler yazilar romanlar hikayeler. Hepsi yok olsun gerçekler karşısında.
Geceye bir not düştüm. Yalanla sevinecegine hakikatle üzül. Sözün özünde emin yaşa. Emin iste. Emin ol.
Kendime bir not düştüm.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!