AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ
--Toplumları ayakta tutan ortak değerler vardır. Bunlara yazılı olmayan kanunlar diyeceğimiz gibi, Töre de diyoruz. Ahlak, Törenin bir şubesidir. Bir toplumu İnanç, Ahlak ve Adalet Kültürünün doğruluğu ayakta tutar. Çünkü yaratan'ın yanında doğru tekdir. Bu durum tek bir ortak ahlakın varlığını gösterir. Aynı zamanda Din de bu ortak veya genel ahlakın içerisine girer. Semavi Dinler, tamamen ahlak kurallarından ibarettir. Toplumları düzeltmek için gönderilmişlerdir.
--Hz. Muhammed; “güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmaktadır. Ahlakından dolayı O'na Peygamberlik verilmeden önce “Muhammed-ül Emin” sıfatı verilmişti. Ahlakı bozuk olan bir insandan sağlam bir dini inanış, dürüst bir namus anlayışı ve adil bir davranış beklenemez.
--Türkiye'mizde yaşanan krizlerin temelinde ahlaki problemler yatmaktadır. Merhum Menderes'in Marshall Yardımı ile başlayan bu çöküntü, Özal'ın ve Demirel'in Prenslerinin vurgunları sayesinde Türkiye bu günkü krizleri yaşamaktadır. Bu Prenslerin en ahlaki(!) davranışları Vergi kaçırmak ve Hayali İhracat olmuştur.
--Ahlaki çöküntünün en belirgin özelliği olan RÜŞVET, ülkemizde Adaleti yönlendiren, kurumları işlemez hale getiren ve felç eden bir beladır. Günümüzde bazı Materyalist uzmanların, her şeyin sebebinin Ekonomik olduğunu izah etmeye çalışmaları, meseleyi kökünden halletmeyi engellemektedir. Yani teşhis doğru olmadığı için, tedavi de zorlaşmaktadır. Ekonomiyi çökerten, Bankaları soyan insanların pek çok Ahlak sahibi oldukları söylenemez.
--Bir araştırmaya göre 1980 yılında Türkiye'de 5000 adet sicilli Hayat Kadını var iken, 25 yıl sonra, yani bu gün sicilli ve sicilsiz çalışan kadın sayısının 5 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu bozulmanın tarihi Yahudiler'in İspanya'dan Anadolu'ya gelişinin kabul edilmesi ile başlar. Saraya Yabancı Kadının girmesi ile hız kazanır, Batılılaşma süreci ile bu boyutlara ulaşır. Bu günkü FUHUŞ Patlamasının temelleri sayın Özal'ın döneminde atılmıştı. İstanbul'da Vergi Rekortmeni oldukları için, Genel evi Patronlarından Ermeni Manukyan ve Sümbül Hanımlara Plaket veren zihniyetin eseri olmalıdır bu günkü manzara... Yunan Mitolojisinde SEX TANRIÇASI olmasına rağmen, bir Yunanlı Bakan, Kadın Satan bir Patroniçe'ye Plaket vermeyi düşünmemiştir. Ama tarihinde, kültüründe fuhuş olmayan bu Türk Devletinde bunlar yaşandı maalesef... “Alim bozulursa Alem bozulur” sözünden hareketle, devletin başı bunu yaparsa, halk ne yapmaz ki? ...
--Dün namuslu olan bir kadın, bu gün HAYAT KADINI olmuşsa, bir sorumlusu vardır herhalde... Kopenhag Kriterlerinde YİV ve SET meselesinden söz edilmese bile, YİV-SET'imiz silinmeden bizi Avrupa Birliğine almayacaklar. Ar-Namus tertemiz rafa kaldırılmadan bizi aralarına almayacaklar. Bunu hep birlikte göreceğiz.
--Ülkemizde önceleri de Rüşvet vardı. Ancak, Kenan EVREN'e; “Bir gecede anarşiyi durdurdunuz. Rüşveti de durdurabilirdiniz, neden durdurmadınız? ” sorusuna; “Rüşvet iki kişinin arasında olan bir şey... alan razı, veren razı...” karşılığı verildikten sonra, Rüşvetçilerin cesaretlenmesine neden olmuş ve Rüşvette Patlama meydana gelmiştir.
--Bu cesaretlendirme işi bununla bitmemiş, Özal'ın; “Memurum işini bilir” sözü ile Rüşvet doruğa çıkmış, bir virüs gibi toplumun her kesimini sarmış, meşrulaşmıştır adeta...
--Televoleler'de çıplaklık teşvik edilmekte, üç-beş kaltağın ETİ-BUDU sergilenmekte ve prim yapmaktadır. Bu memleketin ÖZ EVLATLARI açlık sınırında yaşarken, dört-beş milyon Devşirme-Dönme Mutlu Azınlığın çocukları vücutlarını sergiledikleri için, Trilyonlar kazanmakta ve aynı zamanda Ahlaksızlığı yaygınlaştırmayı da vazife edinmişlerdir. Bunlar Batının Ahlaksızlaştırma Memurlarıdır.
--“Töre Cinayetleri” diyerek, Törelerimizi hafife almaktadırlar. Türk-İslam Kültüründe BEKARET; Namusun, Saflığın, Temizliğin, El değmemişliğin sembolü iken, bu gün alay konusu olmakta, milletimiz planlı ve sistemli bir AHLAK EROZYONUna tabi tutulmaktadır. Erkeğimizin ve Kadınımızın, yani Türk Ailesinin biricik koruyucu kalkanı olan “KISKANMA” duygusu da ayıplanmakta, Boynuz Modası teşvik edilmektedir. Töre ve değerlerimizi hor gören o LİBOŞ' ların inadına, A. Karakoç' un lisanı ile şöyle diyorum;
“Kıskançlık çakılı kazıktır serde,
Bu rüya bölünsün en tatlı yerde,
Seni canlı kullar öpmesinler de;
Kefenler sarılsın, topraklar öpsün.”
--Müslüman Türk Toplumu'nun, Namusunu, Bekaretini, Kıskançlığını yok ederseniz, Ahlakını çökertirseniz, her şeyi Rüşvetle halleder hale getirirsiniz. İşte manzara bundan farklı olmaz, AB'nin tam istediği ideal(!) bir ülke oluruz. Cenab-ı Allah belasını, gazabını başımızdan eksik etmez.
--Sayın Prens ve Prensesler! 550 yıldır becermeye çalıştığınız eseriniz bir toplum işte karşınızda. Boşanmalar, tecavüzler, intiharlar, dolu dolu yetimhaneler ve ceza evleri, tinerciler, hapçılar, homolar, komolar, femolar. Memnun musunuz eserinizden? Mutlum usunuz? Bahtiyar mısınız Manukyanlar, Sümbüller? Gözünüz aydın olsun, huzur içerisinde yatabilirsiniz PLAKETÇİ BAŞILARI...
--Bu karamsar tablonun sonunda kurtuluş reçetesini sormak hakkınızdır. Birileri bozarken, birilerinin kaderi de düzeltmektir galiba. Bizler de düzeltmeye talip olanlardanız. Türkiye öncelikle İnsana yatırım yapmalıdır. Bu da Milli Bir Eğitimle olur. Bu eğitim, Türk Milletinin değerlerini öğretmelidir. Türk toplumu özüne, ırzına, namusuna, ahlakına, adaletine ve top yekün töresine dönmelidir. Mükemmel bir toplum Dürüst-Ahlaklı insanların omuzlarında yükselir ve ekonomisi de bu sayede düzelir. Ahlaksız insanlara ülkeyi, ekonomiyi emanet etmek, ateşle oynamak gibidir. Gözünü kırpmadan ülkeyi satarlar. Öze dönelim, bize dönelim... 14.2.2006
Mehmet Demir Atmalı
Gazeteci-Yazar
Gaziantep Kuvva-i Milliye
Derneği Başkan Yrd.
Kayıt Tarihi : 13.3.2006 17:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
tebrik ediyorum__
Selamlarımla.
TÜM YORUMLAR (2)