Bir gün Resulullah: “Ey Veysel! ” dese.
“Vakit tamam, huzuruma gel! ” dese.
Kalan ömrümü veririm o sese.
Kulağım senelerdir o sestedir.
Ömrüm bu bekleyişle geçecektir.
Ravzayı Mutahharada Gül tektir;
Bubekir’le Ömer iki çiçektir.
Reyhanlar, Baki’de deste destedir.
Dillerde çağlayan o telbiyeler.
Birliği sağlayan o telbiyeler.
Gönüller bağlayan o telbiyeler,
Ne kadar muhteşem birer bestedir.
Mahşer yeri sahra, dört bir tarafta.
Bir yarıştır başladı, itirafta.
Giydiler kefeni, durup arafta,
Kim demiş ki, ölüm son nefestedir.
Taşları nefsine atmada hüner.
Cehennem ateşi bununla söner.
Bütün pervaneler çerağa döner.
Say bülbülleri altın kafestedir.
Haramiler kesmiş, yollarım bağlı.
İki ayağım da demir bukağlı.
Hasretin oduyla ciğerim dağlı.
Benim şu mahzun kalbim şikestedir.
İbrahim’e verilmiş fermanımız var.
İsmail’iz hedyi kurbanımız var.
Veysel Soysal ahti peymanımız var.
Bizim ahtimiz Bezmi Eles’tedir.
Kayıt Tarihi : 26.10.2012 00:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!