Ahçik Türküsü Roman Oldu

Bedrettin Keleştimur
417

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Ahçik Türküsü Roman Oldu

Yücel Çakmak’ın kaleme aldığı, ‘—Ermeni Tehcirinde Bir Aşk Öyküsü Ahçik Romanı’ üzerinde birkaç söz söylemek isterim. A.Hamdi Tanpınar, Beş Şehir isimli eserinde; “—Yemen türküsü ile ona benzer türküler, Anadolu’nun iç romanını yaparlar” derken müthiş bir tesbiti de ortaya koymaktadır. Türküler, Anadolu’nun dilidir! . O dil, hatıraların mahşerinden süzülerek günümüze en berrak bir su serinliğinde akar gelir.
Tokat’ta, Mehmet Emin Ulu’nun kaleminden “—Hey onbeşli, onbeşli” ile “—Niksar’ın Fidanları” türküsü nasıl tarihi belgeleriyle romanlaşarak, 1915’lerin bir iz düşümü olarak hatıralarıyla bizleri başbaşa bırakıyorsa, Elâzığ’da Yücel Çakmak’ın kaleminden ‘—tarihin aynı çalkantılı dönemi’ bir aşk öyküsü ile dillerde söylenen “—Ahçik” türküsü, Anadolu’nun sevda dolu yüreğini kaleme alıyordu.
Romanı, “—olmuş veya olması muhtemel olayların anlatıldığı uzun yazılar” olarak tanımlarız. ‘—Ahçik’ tarihi bir romandır. Bu roman ve dolayısıyla, ‘Ahçik türküsü’ bizleri, tehcir yıllarının Harput’una götürür. Harput’un iç dünyasına bir bakıma taşır. O dünyanın yüreğini, o dünyanın bakışını bütün çığlaklığı ile yansıtan bir aşk hikayesidir bu! O hikayede, Anadolu insanını bütün karakter çizgileriyle bulmanızda mümkündür. Romanın akıcı üslubunda, ‘—aşkın fermanını’ okurken, Anadolu’nun sevgi ikliminde de yürümeniz mümkündür.
Bizler, Ermeniler için, ‘—milleti sadıka’ dedik. Ta, Tuğrul Bey zamanında tarihin en acımasız Rum katliamından kaçan ermeniler Türklere sığınıyorlardı. 6 asrı bulan Osmanlı idaresi altında, Harput’ta olduğu gibi huzur ve mutluluk içinde hayatlarını idame ettirdiler. Osmanlıya sonuna kadar bağlı kaldılar, Osmanlının bir parçası anlamına gelen, ‘—milleti sadıka’ dedik.
O sadakati kimler bozuyordu, başta Fransızlar olmak üzere, kendi sömürgeci emelleri doğrultusunda en adiyane bir şekilde, ‘—Büyük Ermenistan’ sözü vererek aldatan batı, onun vahşi yüzü oluyordu. O yüz hala, Hınçak, Taşnaksyon gibi gizli örgütleri besleyerek, Asala ile, PKK ile günümüze ‘—kanlı sabotajlarla’ taşıyan batının değişmeyen emelleriydi.
Ben isterim ki, bu romanla birlikte, ‘—ermeni tehcirini…’ konuşalım, batının ‘—soykırın iddialarına’ koyduğu, hiçbir zaman demokratik olmayan utanç verici ‘—yasakçı’ akıl almaz, söz dinlemez, orta-çağ huyunu 21. Asra taşıyan ‘—giyotinci’ intikam dolu tavrını konuşalım.
Yazarın romanında, en sade bir dille işlediği gibi, Anadolu’daki, doğudaki, Harput’taki Ermeniler, Türklerle kardeşti. Türk’ün emmioğlu olarak bilinen Kürtlerle kardeşti. Tehcire kadar uzanan olayların başmimarı Ermeni çetecilerin yüzde doksan dokuzu başta Rusya olmak üzere Avrupa’dan gelen ermenilerdi.
Kazım Karabekir Paşa ne diyorlar; “—ermeni hacca kudüse giderken evinin anahtarını Türk’e bırakırdı. Türk Hacca, Mekke’ye giderken evinin anahtarlarını kapı komşusu ermeniye bırakırdı.” Tehcire giden yolda, bu ruhun içine nifak tohumlarını sürekli eken ve ermeni çetecileriylede bu yarayı sürekli kanatan batı dünyasının iblis yüzü oldu!
Dönemin Osmalı Hükümetleri o kadar sağduyulu hareket etmişlerdir ki, büyük bir koruma altında, ‘—yer değiştirme’ yani tehcir gerçekleşiyordu! Türk askeri tarafından bu tehcir sırasında öldürülen bir tane ermeni gösteremezsiniz. Tam aksine, romanda da, konu edildiği üzere, eşkiyaya karşı koruma görevini üstlenen Türk askeri kayıplar verebiliyordu! Tarihin belki eşine rastlanmamış; o günkü şartlarda her türlü zorlukların aşıldığı, başarılı bir sevk ve iskan hareketi olarak yorumluyoruz. Tarihin,
en sevdalı ve en masum milleti kimdir derlerse, ‘Türklerdir’ derim. Onların masumiyetleri karşısında, ar damarları çatlarcasına hala iftiralarından ve yalanlarından vazgeçmeyen bir dünya vardır.
*** *** ***
Müslüman’ın Mevlidine, başını örterek camisine giden; birlikte ağlayan o insanlar! .. Savaşa giderken ailelerini teslim edebilecek kadar var olan güven, anlayış, uyum nasıl berhava oluyordu? Soluksuz tek cevap, Misyonerler! .. Washington Times gazetesinin yazarı Bruce Fein, bütün çıplaklığıyla şöyle der; “—1915 olaylarının Ermenilerinin iddia ettiği gibi soykırım olmadığını… 1915 olaylarının savaş ortamında meydana geldiğini, doğudaki ermenilerin düşmanla işbirliği yaptığını ve batıdaki ermenilerin tehcire maruz kalmadığını” belirtir.

*** *** ***
Elbette bir tarihçi gözlüğü ile olaylara bakacağız. Ahçik Türküsü bir aşk hikayesidir. Yazarımız o hikayenin oluş tarihiyle, ‘—tehciri’ bütünleştirerek bir dönemin romanını kaleme alıyorlar. Tabiatıyla, ‘—zor bir geçit’ Kalemin bile aşk kaneviçelerini örmekte düğmlendiği anlar oluyor.
Yazarımız dönemin manevi tablosu içerisinde, Beyzade Efendiyi getirirler. Beyzade Hacı Ali Rıza Efendi, 1810 yılında Harput'ta dünyaya gelmişler, 1904 yılında vefat etmişlerdir. Erzurum Ayaz Camiinden bir ezan okunur. Manevi havayı kamçılayan ve efsunla havayla Ezurumluları cepheye taşıyan bu ezanı Hakk’ı yerine teslim etmek için burada belirtmekte fayda var; Beyzade Efendi değil, İmam Efendi okumuşlardır. Ezanın okunduğu tarih ise, tarihte ’93 harbi’ olarak da bilinen 1877 tarihleridir.
Burada bir anekdot daha düşelim; 1924 tarihinde Hakk’ın rahmetine yürüyen İmam Efendiyle ilgili bir anıyı oğlu rahmetli ağır ceza reisliğide yapan Ziyaettin Bey anlatılıyor; “-Harput'ta, hem yerli Müslüman halk hem de, gayr-ı Müslim Ermeni ve Süryaniler tarafından da sevildiği ve saygı görürler. Öyle ki, Harput'a, ilk defa bir Ermeni tarafından getirilen otomobile İmam Efendi bindirilerek hayır duası alınıyor.” Bu tür vakalar çoktur. Harput, bir efsane şehri, bir ulema şehri, 9 asrı bulan ve tarihinde hiçbir zaman düşman işgaline uğramamış bir cazibe şehridir.
Anadolu’yu bana ‘—türkülerle anlatın’ saf ve duru bir heyecanla hiç değilse tarihimi yaşayayım. ‘—Bitlis’te 5 Minare’ türküsü işgal acılarının titrek sesiyle günümüze kadar yansımıyor mu? Ve hele bu milletin duygularının bir hal tercümesi olarak da bilinen ‘—yemen türküsü’ ne kadar içli ve ne kadar soylu! Biz millet olarak türkülerimizle büyüdük, hatıralarımız onun mayasında çalındı ve çalınacakta! Batı dünyasına, koca bir repertuar hazırlayarak türkülerimizi dinletelim. Şuna bir daha inanıyorum ki, bu milletin gönül tellerine bir dokunun kim bilirt kaç makamda bir arzuhal yükselir.

Bedrettin Keleştimur
Kayıt Tarihi : 8.1.2008 09:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bedrettin Keleştimur