Ah Soraya
sevdan düşünce bana
tüm yaralarım merhem attı
kalbime bir kurşun saplandı
nedensiz
gecelerim ve gündüzlerim birbirine karıştı
demli çay gibi yudum yudum
ömrümden tükettim aşkını
hep bekledim
bekledikçe kalbimin tümseklerinde
birikti umutlarım
her umudun ardında bir dağ başı
orda da sen biriktin
ay'ın altında bir gül gibi
kalbimi deştin geçtin
kızıl şafağın koynunda
seni beklerken usandım
usandım artık
aydınlanmayan gün ışığında
sanki çaresizlik nöbetindeyim
üşümem geldikçe
sıcaklığın geliyor
sıcaklığın geldikçe
titremem başlıyor
sonrası
içim sen ağlıyor
gecemde sen
gündüzümde sen
esaretten köleliğe bir yolculuk bu
akıldan uzak!
sana yakın!
biliyorum
ya sevmemeliyim seni
ya da dağlara kazımalıyım ismini
harf harf
dağlar bir hüzün rüzgarını taşıyor içime
gölgeler titrerken
umutlar yeşerse kalbimde
ah
yeniden sana doğru yürüsem
yeniden senin sesine bulansa kalbim
oysa
susuyordum
susarken gülümsüyordu dallar seni
ve sessizce kırılıyordum yalanlara
rüzgar asi bir küheylan dağıtıyordu güne
senin ikliminde bir hallaç gibiydim
darmadağındı düşlerim
öyle ki
bir gece sevda gelirse sana
düşme kuytularıma
kurşun sıyırmış kalbimi
sök bedenimden
sonra gir koynuma
seni
yanağımın kızaran tarafındaki
utancıma yaslayayım
çünkü
hasretin çıldırmışken beynimde
şarap gibi kızıl kızıl
öpmek gerek seni
üst dudağından serbet akıtıp
damlacıklarını alt dudağında toplamak gerek
bir gün
kudurmuş gecenin ateşli saatinde
bulutlar arkasında saklaşıp
nazlandığın yerinden öpmek
istiyorum seni
keşke
gecene bir ben düşsem
gök boşalırcasına yağmur yağsa
ıslak bedeninde buluşup
ağlasam ki ağlasam
sonra bir tutam sen kanasam
ben ki tüm yokluk hacimlerini kaplamışım sensiz
Ah Soraya
kalbimdeki hüzünlü çiçek
ruhumdaki ters lale
dudaklarımdan hiç sönmeyecek amansız ateş.
soluğumu her defasında kesen güzel kız.
gökyüzünde yıldız
sahradaki taze gelincik
güneş'in emzirdigi
ay'ın gözlerinde açtığı kız
karanlıktaki ay ışığı
sabrımdaki dua
duamdaki yazgı
hala neden gelmiyorsun yanıma
bir gölge gibi tutuyor bizi zaman
gözbebeklerin her zaman yolumun baş ucunda
bakışlarında bana doğru uzayan hasret
beni anlasan
beni duysan
ve
rüyalarımdan çıksan bir defa
hakikati bana bir anlatsan
ben karanlığın bir ucunda
ben zindanında
masumca diz çökmüşüm
dudaklarımda bir uzun hava
bil ki
seni gördükten sonra
en hüzünlü yerimden vurulmuşum
uçsuz bucaksız tepelerinde
gözlerim bahrevan
kalbim yitik bir zilan..
beni duyarsan
beni bilirsen
hala aynı yerdeyim
hala düşlerimi gömdüğüm yerdeyim
hala kalbim toprağının bağrında
ve
hala boy vermedim
Ah Soraya
o ellerin
o gözlerin
ne güzeldin sen
bir bilsen
senin yurdunda
hava ısınınca aşka
heyelana set örmeli tanrı
yıllanmadan şarap
içmemeli
kasıklarım sancılarına başlamadan
sol memenden zehrimi almalıyım
sen bir pusu
bir afet
bir mavzer
bir mahpus
güzel bir yalan
Güzel bir rüya
boşlukta bir tufan
öfkeli dağ başında duman
aşkına ömrümü ektiğim gül
sen Soraya...
bu şiirim bir gün eline geçse
ve kalbine dokunsa ne çıkar?
bilmek isterdim
bende
bu kadar yokuş bir yolsun işte
... SON...
Kayıt Tarihi : 5.7.2020 10:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!