Ah İstanbul demeli şimdi
Karışmalı yağmurun yıkadığı
Ama hala kirli olan sokaklarına
Binmeli martının yosun kokan kanatlarına
Çekmeli ciğerlere iyot kokusunu
Pul pul balıklarınla dalmalı soğuk sularına
Batarken güneş deryanın koynuna
Bir yudum almalı meyden
Bir demet şiir serpmeli şehr-i istanbul’un bağrına…
Ah İstanbul ah
Kimbilir neler çalarsın
Seni gümüş tepsi sananlardan
Üryana bürünen kadınmışsın gibi
Kollarına koşanlardan
Ama bugün her biri
Senin gümüş tepsi olmadığının farkındalar
Ah İstanbul ah
Neden böylesine acımasız ve kahır dolusun
Güneşin neden hep puslu doğar sabahlarına
Bilir mi sorsam cevaplarını köşede bekleyen yolcuya
Ya da kıvrılıp koynunda yatan ayyaşa
Ah İstanbul ah
Ne cevap bulabiliyorum sorularıma
Ne de yetişebiliyorum hızına…
Hangi kaldırımında adım atsam
Boş bir mabet duygusu uyandırıyor ruhumda
Her yanın sisli, her yanın karanlık
Bir ufacık ışık olsan sızardın belki canıma
Ya da kan gibi hayat olurdun damarlarıma
Ama sen vermeye değil, sadece alışmışsın almaya
Benden aldığın her parçamı
Hibe ettim sana her biri hayırlı ola…
Kayıt Tarihi : 1.8.2008 10:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!