İstanbul’da çarparken kalplerimiz delice
Çamlıca’nın üç gülüydük biz
Yitip gider anılar zamanda birer birer
Hemencecik kaybolan erguvanlar gibiydik
Sihrine kapılmış yaşarken, öldük
Nice revnaklara vuruldu kilit
İncecik minarelerden süzülüp
Köprü ayaklarında bir bir ezildik
Sadabad’a giderken taht-ı revanla
Ney sesleri gürültülerde boğuldu
Martılar çığlık çığlık, kirli havadan
Güvencinler camilerden kovuldu
Kuytularda saklanan aşk-ı muhabbet
Kafesler ardındaki sultanı bulur
Şimdi sokaklarda pazarlanır et
Aşıklarsa artık ne Mecnun ne Leyla olur
Lâlelerin mührünü, devre vurduğu yıllar
Kucak açardı aşka Emirgân’da korular
Buluşulan nice yer, güzelim yeşil yollar
Şimdi adres değişti bak hepsi ağlıyorlar
Efsunlu akşamlarda mor gölgeler uzarken
Topkapı öpüşürdü güneşle, tam batarken
Kırlangıçlar uçuşup şahit olurken buna
Kim bilir ne şiirler yazılırdı uğruna
Perdeler örtülürken hışımla karanlığa
Şimdi nerede gezer süvariler kır atla
Eflâtuna bürünür haşmetiyle kâinat
Nice yıldızlar parlar semada buna inat
Zindan altında yatar padişahlar sarayı
Üzerinde parıldar şimal yıldızı, ayı
Aşiyan’da Bebek’te nice şairler saklı
O günden bu günlere kimler geçti yasaklı
İstanbul yabancıya sanki kapalı kutu
Mecidiye denince akla gelirdi dutu
Artık sabaha hasret bu şehrin ağaçları
Manolya kokmuyor hiç göğe değen başları
Ezan-ı Muhammedi okunur minareden
Evliyalar seslenir sanki karşı tepeden
Sultanahmet, Ayasofya ve Çırağan sarayı
Sanki halâ geçiyor padişahın alayı
Yerin altında yatar nice garip saraylı
Emanetler şehrinde bin bir hazine saklı
Cem Sultan,Bayezıt Han ve nice Ulu Hakan
Tarih gözyaşı döker, yok artık ona bakan
Ah İstanbul kalaydın toprağınla öylece
Gönülde olan sendin, taşın bile börülce
Bir başka huzuru bulduğumuz Kalamış
Göksu, Aşiyan, Bebek şarkılarda uyumuş
Gönüllerin şehrisin görüntün değişse de
Faytonların yerinde şimdi yeller esse de
Minareler deliyor gök kubbeyi inatla
Sen her devir güzelsin, dünyalara kıyasla
Sormasınlar ağlarım, kaç gökdelen var diye
Toprağını koklarım orda babam var diye
İstanbul; sana hasret hiçbir şeye benzemez
Ayaklar ister ama, artık gönlüm gidemez
Kayıt Tarihi : 22.4.2006 00:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Beton yığını ve karmakarışık bir mozaik yaşayanları.
Canım İstanbul, yazık İstanbul oldu.
Kalemine sağlık sevgili Çiğdem.
Hele bir Istanbul çocuğunun bu güzelim şehrin tahribinde şahs-ı mânevîsindeki ıstırâbı görüp, hissedip de ye'se girmemesi ne mümkün... Aynen öyle de imâr görmüş yüzü gülen bir Istanbul'la da gönül gönüle ruhu sükûnet bulur... Lâkin ne yazık ki senelerce bahtımıza baht katan bu mukaddes şehrin altından girip üstünden çıktık, bazen suyunu kuruttuk, bazen ormanını söktük; yeşili betonla boğduk ama, yine de, O bizi hep bağrında sakladı, doldukça bağrını genişletti, içine aldı, bazen üzdü, bazen ağlattı, yine de yüzümüzü yazıyla, baharıyla, gülüyle, çimeniyle güldürdü, gönlümüze girdi; bazen yağmur sularında canımızı yakıp, bazen şifa sularıyla derdimizi aldı; denizinde hayat, güneşinde canlılık bahşetti, Yâr oldu yenimizi yerden kaldırdı, evlât oldu, haşarılığı yanında muradını görme bahtiyarlığını yaşattı bize ve ruhumuzu coşturdu sanatkâr etti bizi, ona şiirler yazdık, türküler düzdük, şarkılar besteledik... O güzelim dilini tahrip etsek bile, O bizi diliyle dilbent etti...
Bütün bu bir kısmını dile getirmeye çalıştığım, ama yine de tam ifadeye muvaffak olamadığım umuma tercüman olmayı düşündüğüm hissiyatımıza o kadar şahane tercüman olmuşsunuz ki Istanbul adeta dilinizde şad olmuş!
Hasretin hüznünü de ne zarif dile getirmişsiniz:
**Sormasınlar ağlarım, kaç gökdelen var diye
Toprağını koklarım orda babam var diye
İstanbul; sana hasret hiçbir şeye benzemez
Ayaklar ister ama, artık gönlüm gidemez**
Dilinize, gönlünüze, yüreğinize sağlık... Sevgiyle ve saygıyla kalın Efendim...
çok teşekkür ederim azizim
TÜM YORUMLAR (21)