AH IRAKLIM! VAH IRAK’IM! …
Duyarsızlaşmak; duyum ve duyguları algılayabilme yeteneğini kaybetme. Haksızlığı görme; ancak bir tepkide bulunamama hali. Yalnız insanın değil, toplumların yaşayabileceği en büyük travma.
Şöyle bir bakın günümüz dünyasına. Şöyle bir bakın günümüz insanına, insanlığına. Aman Allah’ım! İğneden vazgeçtik çuvaldız batırsan dahi tepki vermeyecek, bütün direnç noktalarında peşinen yenilgiyi kabullenmiş; zulmün, zalimin karşısında sus pus, iki büklüm hale gelmiş veya getirilmiş bir insanlık…
Şairin “Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir./ Davransana… Eller de senin, baş da senindir! His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin? / Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin” dediği ölü insanların diyarı olmuş bir dünya...
Allah Resulü ne buyurmuştu: “Bir kötülük gördüğünde elinle düzeltmeye çalış; gücün yetmiyorsa, dilinle düzelt. Ona da gücün yetmiyorsa kalbinle buğz et. Karşı koy, kabul etmediğini hissettir. Bu, imanın en zayıf noktasıdır.” dediği kalb-i direnişin son kalesinin de kaybedildiği bir zaman dilimi…
Batı’nın Ortadoğu dediği coğrafyada, Irak’ta, 700 bin insan, ölüm makinelerinin kustuğu mermilerle hayat hakkı elinden alınıyor, patlayan bombalarla can veriyor. Bir o kadarı belki iki üç katı sakat kalıyor. Ya evini yurdunu, yuvasını terk edip de başka diyarlarda aç ve açıkta yaşama mücadelesine tabii tutulan milyonlar… Altı milyar insanın yaşadığı dünyada çıt yok.
Hani insan hakları?
Hani yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıydı?
Hani hiç kimse işkenceye ya da acımasız, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye uğratılamazdı?
Hani herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilirdi?
Hani nerede bu bildirge? Rafa mı kaldırıldı; yoksa sumen altı mı edildi?
Nerede bu insan hakları havarileri?
Yoksa onlar da mı dünyanın ekonomik ve siyasetini belirleyen güçlerinin saflarında yerlerini aldılar?
Kalplere ne oldu kalplere! Taşlaştı mı?
Ya vicdanlar! Utançların perdelendiği yeni diyarlar bulmak için uzayın karanlıklarına göç mü etti?
Siz ey! ABD, İngiltere, Fransa, bu kanlı eylemi gerçekleştiren ülkeler,
Siz ey! Emperyalist tekellerin çıkarlarını sağlamayı insanın yaşama hakkından çok daha önemli görüp işlenen bunca cinayete sessizce ortak olan Almanya, Kanada, İsveç, İtalya, Hollanda, Belçika… Değil 700 bin kişi kendi ülkenizde 70 bin kişi öldürülseydi ne yapardınız?
Tabii ölen Iraklıysa, ölen Müslüman’sa, ölen sizden değilse… Hele petrol çarkında servetinize yeni yeni servetler ekleniyorsa… Hele de silah sanayiniz ölüm makineleri üretmek için gece gündüz çalışıyor ve size büyük servetler kazandırıyorsa… Iraklı ölmüş, ıraklı sakat kalmış ne gam! ..
Kulakları çınlasın Ali Akbaş’ın ne demişti: “Şiir, duyguların; nesir, aklın eseridir. Bırakalım bir müddet şiiri de aklımızı harekete geçirecek nesre yönelelim.” Ben, ortak aklı bulmak için nesrin önemini inkâr etmiyorum; ancak gel de bütün bu zalimliğin, zulmün ve duyarsızlığın karşısında akıllı davran! Para etmiyor ki akıl! Bir büyük çığlık gerekiyor “Hakkı tutup kaldırmak” için. Siz ne derseniz deyin; ben yine şiire sığınacağım. Varsın duygularım aklımın önünde koşsun.
Çıkarı için yalnız aklını satanları, akılla belki bir dereceye kadar yaptığının yanlışlığına ikna edebilirsiniz; ama aklının yanı sıra ruhunu, vicdanını, izanını, inancını ve imanını da haraç-mezada çıkaranlara akılla cevap vermek gerçekten çok zor…
Beni affet Şair Ali Akbaş, yine duygularım ağır bastı.
Ah Iraklım Vah Irak’ım
Bir acılar yumağı şimdi Irak
Uzak diyarların dudakları arasına mahkûm
Kan
Çığlık
Ve yakıcı kum
Yanar
Yanar da erir evlatlarına
Yürek
Anada mum
Ve acılar şehri Kerbela’da
Kan fışkırır
Damarlardan
Petrol uğruna
Yeşil dolar adına
Vatanı için
Evi, yurdu, bağı
Bayrağı
Namusu için
Allah’ı için
Bin can düşer
CIA‘nin Mossat’ın kol gezdiği
Bağdat sokaklarına
Bin can
Kadın, erkek; çoluk çocuk
Felluce’ye, Samarra’ya
Bin can
Allahu Ekber der
Der de düşer Al Muthanna’ya
Bin can
Altı petrol
Üstü ihanet kokan
Kuzeye
Ve kıvranır Kerkük çaresizliğine
Necef’te bir yavru ağlar
Babası
Ebu Garip hapishanesinin
Demir parmakları arkasında, bitkin
Acı dolaşırken damarlarında
İşkencenin gölgesi vurur
Çıplak ayaklarına
Anası
Namusu kirletildiği için
Geçen Cuma
Kıymıştı canına
Seyreder
Bütün dünya
Bakar, kayıtsız
Vicdanlar suskun
İzanlar izinli
Kalpler mühürlü
Akıl yenik
Gücün
Güçlünün karşısında
Ve İblis işbaşında
İnsan,
İnsanlığından utanır
Bu diyarda
Başka ülkelerde
İnsanlar
Otururlar
Sus pus
Oturur da puslu camın önüne
Açarlar ellerini iki yana
Boş gözlerle bakarlar
Pentagon kaynaklı
Sözde terörizme karşı
Yapılan savaşlara
Özde
Batı’nın
Petrol kızıllığında
Maskeli politikasına
Özeti:
Böl, parçala, çarp, çıkardan mürekkep
Çıkar oyunlarına
BOP ’un bombası ile
Vurulur mazlum
Düşer toprağa
Özgürleştirme adına
Yalan ve yılan sarmaş dolaştır Irak’ta
Güneşi perdeler kızıl bir toz
Güneşi perdeler kara bir duman
Utanır tarih
Utanır akıl
Utanır izan
Utanır utanç
Dualar donup kalırken dudaklarda
Çığlıklar
Yükselir semaya
Kan
Al katrandır bu topraklarda
Akar durur
Basra’ya
Vahşet kudurdukça
Kalem susar
Söz susar
Şair susar
Şiir susar
Akıl durur
Olan yalnız Iraklıya değil
Irak’a değil
İnsanlığa olur.
Ah Iraklım vah Irak’ım
Ben sana o kadar yakın
Bir o kadar da ırağım
HADİ ÖNAL/ELAZIĞ
Hadi ÖnalKayıt Tarihi : 17.6.2007 10:03:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hadi Önal](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/06/17/ah-iraklim-vah-irak-im.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!