Ah Firuze.. Geçmiş zamanlarım, yitmiş zamanlarım, tüm zamanlarım. Bildiğim, bileceğim tek Firuze.. Sancım Firuze.
Hangi dağın eteğindeki hangi ağacın gövdesinde yitirdim seni, bilmem ki.
Yüzümü nereye çevirdim ki, hangi ara, nasıl yitip gidebildin?
Yıllar da senin gibi geldi geçiyor Firuze. Geçti zaman, yitti zaman. Benimse çakılıp kaldığım yer hala o yer, o zaman Firuze.
Önce sen gittin, sonra zaman kavramı. Ilkbahar mı gelmiş, sonbahar mı geçmiş, hiç bilmedim bile. Oysa ne çok beklerdim iklimleri müjdeleyen ağaçları, bitkileri, en iyi sen bilirdin.
Ölüp göçen sevdiklerime ağladım geçen yıllarda, sevdiklerimden doğan bebeklere ağladım. Sana ağladım. Yitip gidişine ağladım. Çok ağladım Firuze. Ardından döktüğüm ilk gözyaşı kadar tazeydi her ağıt. Gözlerimin ardında hep bir bulut kaldı, her an yağmaya hazır. Yitip gidişini ilk idrak ettiğim an ki gibi taptaze, dipdiri.
Ciğerlerim sökülürcesine özlüyorum Firuze. Yangın yeri içimin her bir yeri. İçim karış karış matem yeri. Bir insan ömrüne nekadar yas sığar ki, Firuze? Tutuyorum, bir daha tutuyorum. Kıyıya vuruyorum, denize bakıyorum, ‘iyi gelir’ diyorum, gelmiyor. Bendeki yasın bitmiyor Firuze.
Sancım Firuze. Gençliğim Firuze. Yanan yıllarım Firuze. Yitip gidişim, azar azar bitişim, Firuze.
Ah Firuze.. Geçmiş zamanlarım, yitmiş zamanlarım, tüm zamanlarım.
Söylesene, bir insan niçin yitip gider? Bir insan bir insanı nasıl bu kadar özler Firuze?
Sevda Çolak
30 eylül 2017
Sevda Çolak YıldızKayıt Tarihi : 1.4.2018 02:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!