Âh Çocuk (Çocukluk Destanı)

Seyfullah Bolat
Gerçek, umduklarımız değil, yaşadıklarımızdır.
26

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Âh Çocuk (Çocukluk Destanı)

Kazağının dirsekleri yamalı,
Şalvarı da yırtık çocuk ah çocuk!
Senin de hep giyindiğin olmalı,
Ordan burdan artık çocuk ah çocuk!

Koşuyordun oğlakların peşinde,
Ufacık bir çocuk iken beşinde.
Bayırlarda dayanmazdı meşin de,
Lâkin yamalardık çocuk ah çocuk!

Akşama dek oynar idin boyuna,
Yine de hiç doymaz idin oyuna.
Akşam bir yatakta, koyun koyuna
Cümbür cemât yattık çocuk ah çocuk!

Acer iken farksız idi ateşten,
Al kazağın rengi solmuş güneşten.
Yara bere ayrılmıyor üleşten,
Çıplak ayak yarık çocuk ah çocuk!

Dolaşırdın bayırları ve düzü,
Yaymak için ineği ve öküzü.
Andım güneş altındaki çil yüzü,
Kara kara yanık çocuk ah çocuk!

Akranından sen biraz da usluydun;
Hayvanlara merhametli, hisliydin.
Annen baban vermişti namusluydun
Doğruluğu salık çocuk ah çocuk!

Kâh oturup bir ağacın dibine
Gök yüzüne, yer yüzüne, kendine;
Fikre dalardın derinden derine;
Nedir yokluk-varlık çocuk ah çocuk!

Bu anlarda sen sen olurdun artık,
Sanki boğulurken solurdun artık!
Hem sorardın hem sorulurdun artık,
O halde biz vardık çocuk ah çocuk!

Sen doğaldın, soruların doğaldı,
Soruların sorunları çoğaldı.
Ne soru tükendi ne dert sağaldı,
Lâkin olsun sağlık çocuk ah çocuk!

Bazen birden soruların cevabı
İlham eder ortasından kitabı.
Anlardın o, nedir, neyin icabı.
Budur zor kolaylık çocuk ah çocuk!

İlkbaharı, yazı ne çok severdin!
Bir an önce gelsin diye iverdin.
Gücün yetse soğuk kışın döverdin,
Bu da ne hırçınlık çocuk ah çocuk? !

Kızak kayıp top oynardın kışın da...
Güveldek koymadın çamın başında.
İzin vardı köyün dağı, taşında,
Çok yol aşındırdık çocuk ah çocuk!

Senin gönlün ilkbaharda coşardı,
Köpr'ağzı'nın dere gibi taşardı,
Dere, tepe, bayır demez koşardı,
Ayakta yok çarık çocuk ah çocuk!

Keçileri otlatan sendin artık.
Fadık Kız'ı beştaşta yendin artık.
Anlasana büyüdün kendin artık,
Olmalısın âşık çocuk ah çocuk!

Yaz ayları Karac'ören ne şendi!
Yaylanın şenliği senin neşendi.
Her taraf yemyeşil olup döşendi,
Güllük gülistanlık çocuk ah çocuk!

Yunus senin sadık arkadaşındı,
Onun yaşı dahi senin yaşındı.
Küstünüz mü, barışmak savaşındı,
Dostluğuna sadık çocuk ah çocuk!

Gün doğmadan anacığın doğardı,
Hemen gider davarları sağardı,
Sonra gürler üstümüze yağardı,
Uyku tatlı, çattık çocuk ah çocuk!

Davarları bayırlara salınca,
Karınları oldu muydu kalınca,
Gölge boyu dört ayak kısalınca,
Vakit demek kuşluk çocuk ah çocuk!

Gök yüzünde bulutlara bakınca,
Göz kısıp da ufuklara bakınca,
İçindeki umutlara bakınca,
Sen âşıksın âşık çocuk ah çocuk!

Çocukların gönlü öyle devinmez;
Devinse de belli edip sevinmez.
Görmeyince için için göğünmez,
İlk göz ağrın Fadık çocuk ah çocuk!

Alınca dağların duman başını
Alamazdın sen o zaman başını.
Sevdalara salma aman başını,
Sana olur yazık çocuk ah çocuk!

Çok isterdin hislerini yazmayı,
Karac'oğlan gibi sözler dizmeyi.
Bir de il il, ülke ülke gezmeyi,
Kerem gibi yanık çocuk ah çocuk!

Âşıklıkta güzel sevmek bir bellik,
Aslolansa güzel değil, güzellik,
Şairliğin esasıdır estetik,
Alev alev yandık çocuk ah çocuk!

Güzelliğin mazmunu bir cevhersin.
Kıymetini yüreğinde gizlersin.
Onun için anılmaya değersin,
İçindedir saflık çocuk ah çocuk!

Ben bedenim, şimdi sen bende cansın.
Ben yürürüm, sense gökte revansın,
Ben bir gülüm, sen onda hüsn ü ansın,
Sensizlik fenalık çocuk ah çocuk!

Özlüyorum şimdi seni ah çocuk!
Yaşayamam seni artık vah çocuk!
Sensiz gece olmuyor sabah çocuk!
Doğmuyor bir ışık çocuk ah çocuk!

Yalnız senden kalan bir hatıran var,
Yaşanmıyor o güzel yaz, o bahar.
Artık esen bir hazandır rûzigâr,
Yoktur bir tanıdık çocuk ah çocuk!

Görürüm döktüğüm som gazelleri,
Kesilmiyor artık hazan yelleri.
Sana ısmarladım o hayalleri,
Etme bir hayınlık çocuk ah çocuk!

Şimdi orda biri var ki 'Gel! ' diyor.
Beni tenha görünce el ediyor.
Gitmesem de ayaklarım gidiyor,
Çekiyor ayrılık çocuk ah çocuk!

Servistandan bir güz yeli esiyor.
Orda bir göz vardır, beni kesiyor.
Bakmıyorum, ne kızıp ne küsüyor,
Çağırıyor artık çocuk ah çocuk!

Çekip durur bir görünmez el beni,
İtekler ardımdan esen yel beni,
Ne tanır bu gurbetteki el beni?
Olmalı yaşlılık çocuk ah çocuk!

Umrumda mı hem susuzluk hem açlık,
Dikkatlice gözlerimde ağaçlık!
Onulmaz ıztırabıma ilaçlık,
Galiba mezarlık çocuk ah çocuk!

Yaklaştıkça yükseliyor serviler,
Artık üstüme geliyor serviler,
Yel estikçe sendeliyor serviler,
Sesler ıslık ıslık çocuk ah çocuk!

Yok mu burda benden başka bir insan?
Duyan olur mu, çağırsam 'el-aman! '
Vahşî vahşî haykırıyor durmadan,
Burada yalnızlık çocuk ah çocuk!

Beni senden ayıran şey çok çocuk!
Yalnızlık sineme batan ok çocuk!
Benden sana başka bir şey yok çocuk!
Bendeki tek çığlık çocuk ah çocuk!

Varayım bari servinin birine,
Uzanayım boydan boya serine.
Uyu Seyfullah derinden derine,
Esiyor mezarlık çocuk ah çocuk!

(03.06.1997/ANKARA)

SÖZLÜK:
Acer: Yeni,
Üleş: Leş,
Yaymak: Otlatmak,
Güveldek: Çamların başında biten, kışın olgunlaşan lezzetli üzümleri yenen ve hayvanlar için çamların başından toplanan asalak bir bitki türü, ökseotu
Köprüağzı deresi: Alişar'da bir dere,
Karacaören: Alişar'da yaylalık bir yer,
Kuşluk: Güneşin doğması ile öğle vaktinin ortasında yer alan zaman,
Davar: Keçi ve koyunlar,
Kızak: Kayak yapmak için yapılan araç.

Seyfullah Bolat
Kayıt Tarihi : 5.3.2008 00:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Seyfullah Bolat