Ah Çekmeseydik Geçen Zamana (öykü) Şiiri ...

Çetin Erdoğdu
55

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bir an alıyoruz kendimizi bu keşmekeş dünyadan. Sonra her yer gül bahçesi oluyor. Düşlerimizde büyüttüğümüz dünya gözlerimizin önünde küçülüyor.
Uçsuz bir yol, sarı yapraklarla bezenmiş kaldırım taşlarının üzeri. Bir köy minibüsü son hızla geçi yor. Arkasından ayaklanan sarı yapraklar ağır, ağır tüy hafifliğinde düşüyorlar, yıpranmış taşların üzerine sonra…
Ağaçlar yazlıklarını çıkarmış, son güz çelişkisinde kararsızlar soyunmaya. Kuşlar terk edilmiş yuvalarda sevişiyorlar anne sıcaklıklarını arayıp, hazan mevsiminin son şarkısını söylerken. Ormanın derinliklerine doğru, görkemli bir köy evi karşılıyor bizi, her yanı ahşap. Bacasından gri bir duman yükseliyor inceden ince, gökyüzündeki maviliğe yetişircesine. Kırılmış sobalık odunların göğsüne, sırtını dayamış kocaman Karabaş bacaklarının arasına kafasını koymuş, kulakları uzaklardan gelen sesle irkilip dikleşiyor.
Bakir topraklarda yaban meyvesi toplayan bakir köylü kızları, güneşin kızıllığını yatırmışlar saçlarına. Akşam yorgunluğunu yaban meyveleriyle birlikte yüklemişler sepetlerine. Utangaç, kırılgan muhabbetleri yükseliyor patika yolun kuytuluğunda, soluksuz gülüşlerinin arkasından. Çiçekli entarilerinin üzerine hırka giymiş üçü de, gülkurusu renginden… Dolgun kaçlarında oynaşıp duruyor hırkanın ucu, esmer olanın. İri göğüsleri hırka düğmelerine iliklerinin hasretini ele veriyor. Siyah saçlarını çevreleyen gün batımı esmer yüzündeki, iri zeytin karası gözleri gülüşlerinden olsa gerek ışıl, ışıl iki mercan parçası gibi parlıyordu. Etli dudakları, kırmızı iki elma gibi top, top olmuş yanaklarına doğru gerilirken, inci tanesi güzelliğindeki dişleri esmer yüzündeki bir başka beyazlıktı.
Suskundu diğer ikisi, esmer kızın şenliğine rağmen. Yinede ikisinin yüzünde de gülümseme vardı. Buğday rengindendi saçları ince yapılı olanın. Ela gözleri kuru yüzünde adeta en güzel yeriydi. Gülkurusu hırkasının düğmeleri ilikli olsa da, rüzgârı konuk etmişti hırkasının içine. Başına bağladığı al çiçekli yazması boynuna düşmüştü; iki yanından örük olmuş saçlarından sıyrılarak.
Akşam güneşinin kızıllığı görünen saçlarını parlatırken, sararan buğday tarlasını andırıyordu. Bu haliyle nasılda özgürdü. Başörtüsünün kıvrılıp boynuna yığılmasına, çiçekli entarisinin rüzgârda savrularak bacaklarının güzelliğinin görünmesine aldırdığı yoktu.
Doğayla iç içeydiler. İtici değildi, ne kuşlar ağaçlara, ne ağaçlar yeşile, ne yeşil toprağa, nede toprak onlara. Ne kadar sevgi varsa işlemişlerdi özlerine. Bu yüzden toprak cömertçe sergiliyordu tüm bereketini onlara. Kuşlar tepelerinde dönüyorlardı korkusuzca. Ağaçlar adeta onları selamlıyordu geç tikleri yerden.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta